İnsanoğlunun acımasızlığının nedeni

İNSANIN düşünen hayvan olduğu söylenir! Ama ne düşündüğü, düşüncesinin ne işe yaradığı, düşündüğü şeyin bir temeli olup olmadığını genelde sorgulamayız. Kimi hayvanlar da bir düşünce sonrasında bir eyleme karar vermekte,...

İNSANIN

düşünen hayvan olduğu söylenir!

Ama ne düşündüğü, düşüncesinin ne işe yaradığı, düşündüğü şeyin bir temeli olup olmadığını genelde sorgulamayız.
Kimi hayvanlar da bir düşünce sonrasında bir eyleme karar vermekte, avcıysa avını kovalamakta, avsa avcıdan tabanları yağlayıp kaçmakta.
Hayvanların bu tür eylemleri de bir düşüncenin ürünü değil mi?
Öyleyse, insanı hayvandan ayıran başka özellikleri var demektir.
Konuşması, okuyup yazması ve her tür deneme yanılma metoduyla öğrendiği yeni şeyleri bir sonraki kuşaklara aktarabilmesi en belirleyici fark olmalı.
Genç yaşlarda, birçok şey öğrenmek için okumaya, araştırmaya, tartışmaya çok önem verdim.
Herkes gibi ben de Yaradan’ı arama sevdasına kapıldım.
Aslında hala da arayıp duruyorum.
Evreni düşünüyorsun.
Evrendeki samanyollarını.
Samanyolundaki güneş sistemini.
Bu sistemdeki dünyanın konumunu.
Dünyadaki insanın da ne kadar küçük bir şey olduğunu düşünüyorsun.
Evrende samanyolu, samanyolunda güneş sistemi, güneş sisteminde dünyanın ne kadar küçük olduğunu düşündükçe, insanoğlu ne kadar önemsiz bir konumda olmasına karşın, ne kadar kendimizi önemsediğimize bakınca, halimize gülmek mi, ağlamak mı gerektiği konusunda bir türlü karar veremiyorum!
Çok daha çarpıcı olansa, 100 trilyon hücreden oluştuğumuzu ve her dakikada 300 milyon hücrenin öldüğünü ve her hücrede 46 kromozom olduğunu, her mitoz hücre bölünmesinde kromozomların aynı kaldığını, yalnızca eşeyli üremede yani mayoz bölünmede kromozom sayısının 23 inip, dişi ve erkek birleştiğinde yeniden 46 kromozomlu hücre oluştuğunu öğrenip, hem uzayın derinliklerine, hem de tüm canlıların anatomisine yöneldiğinizde "Düşün düşün, boştur işin” demekten öte bir şey yapamadığımız gibi, kafayı da yeme noktasına geliyorsunuz.
Örneğin, biz 100 trilyon hücrenin bir araya gelmesiyle oluşuyorsak, bu 100 trilyon hücre de canlıysa, onlar mı bizi var ediyor?
Yoksa, bizim sayemizde onlar mı var?
Sakın bunu tavuk-yumurta hikayesine benzetmeye kalkmayın!
Çok daha ilginci ise, gözle görülmeyecek kadar küçük bir mikrop, yani ölümcül bir virüs koskoca bir insan bedenine girip insanı öldürebiliyor.
Doğadaki bütün canlılar hem avcı, hem de av.
Besin zinciri bu şekilde oluşmuş.
Canlılar birbirlerini yiyerek varlıklarını sürdürebiliyorlar.
Yani.
Doğanın doğal dengesi acımasızlık üzerine kurulmuş.
İnsanoğlunun acımasızlığı da buradan geliyor olmalı!