İnsanoğlu ve din (9)

Önceki yazımızda mutlak iyilerin veya kötülerin (yani daima iyi veya daima kötü) sayısının çok az olduğunu ve insanların büyük çoğunluğunun içinde hem iyi ve hem de kötülüğün birlikte var olduğunu belirtmiştik. Az sayıdaki iyilerin...

Önceki yazımızda mutlak iyilerin veya kötülerin (yani daima iyi veya daima kötü) sayısının çok az olduğunu ve insanların büyük çoğunluğunun içinde hem iyi ve hem de kötülüğün birlikte var olduğunu belirtmiştik. Az sayıdaki iyilerin ve az sayıdaki kötülerin insanoğluna örnek teşkil etmesi için gönderildiğini de açıklamıştık. Yaratıcı bize "Bakın bu iyi, bu da kötü" diyor. "Nefsinizi buna göre belirleyin" diye bize yol gösteriyor. Yeryüzündeki yaşamımız bir sınavdan ibaret olduğuna göre, sınav sorularının bunlar olduğunu bilmek zorundayız.Kötülerin şerrinden korunmak adına meşru müdafaa dışındaki hareketlerimizin tümü kötülüğe giren davranışlarımız olur. Bir kötünün tarafımıza yaptığı kötülüğü unutmayıp, bunu kin ve intikam duyguları ile beslemek ve aynı şekilde ona karşılık vermek için fırsat kollamak da kötülüktür. Burada Peygamber efendimizin (SAV) şu hadisini unutmamak gerekir:"Kötünün en büyük kötülüğü sizi kendisine benzetmesidir."Bazen "Düşmanımın düşmanı dostumdur" diyerek veya "Dinsizin hakkından imansız gelir" diyerek bir insanın diğer bir insana kötülük yapması hoş karşılanır. Oysa kötü veya kötülük hiçbir zaman iyinin dostu olamaz. Kim yaparsa yapsın, kötülük veya kötü kişi Allah'ın (CC) katında itibar görmez. Bu nedenle kötülüğü yapanlara destek olmak da (sözlü veya fiili) Allah (CC) katında itibar görmez. Ve kötüler gibi değerlendirilir. Bakara Suresi 284. ayet bakın bu konuda ne diyor:"Siz nefislerinizdekini açsanız da, gizleseniz de Allah onunla sizi hesaba çeker.""KISAS" göze göz, dişe diş, cana can demektir. Kur'an-ı Kerim'in Bakara suresi 178 ve 179. ayetlerinde düzenlenen bu hükme göre; herhangi bir sebep yokken birine zarar veren kimseye aynıyla zarar vermek hakkıdır kısas. Fakat burada bile Allah (CC) insanoğluna yine af kapısını açarak, zarar gören tarafın kabul etmesi halinde maddi bir bedelle bağışlamayı uygun görmüştür.Bir gün Peygamber efendimizin (SAV) huzuruna bir adam, diğer bir adamı bağlanmış bir vaziyette getirir ve "Bu adam kardeşimi öldürdü" der. Peygamber efendimiz (SAV) "Doğru mu söylüyor?" diyerek bağlı adama sorar. Adam "Evet" der. "Bana küfretti, ben de kızdım ve baltayı kafasına vurup öldürdüm" der. "Diyet için bir malın var mıdır?" diye sorar, adam "Hayır" der. "Akrabaların bir diyet öder mi?" diye sorar, adam yine "Hayır" der. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (SAV) kardeşi öldürülen adama döner ve "O senindir" der. Adam katili öldürmek üzere giderken peygamber efendimiz (SAV) yanındakilere dönerek, "Bu da onun gibi olacaktır" der. Kardeşi öldürülen adam bunu duyar ve geri döner. "Sözlerinizi duydum, bu da onun gibi olacak dediniz. Fakat öldürmem için bu adamı bana siz verdiniz" der. Peygamber efendimiz (SAV) adama bakar ve "Bu adamın senin ve kardeşinin günahlarını yüklenmesini istemez misin?" diye sorar. "Ama onu öldürürsen bu haktan mahrum kalacaksın" der. Adam, bunun üzerine katili serbest bırakır.Bu nedenle tarafımıza yapılan kötülüğün intikamı peşinde koşmamalı, konuyu hukuk yoluyla halletmeliyiz. Aksi takdirde herkes intikam peşinde koşarsa, kaos ve hukuk tanımazlık alır başını gider. Böyle bir ülke ise demokrasi ve hukuk devleti olmaktan çıkıp, çapulcular ülkesi haline gelir. Gelecek nesillere bırakacağımız miras katiller, kavgacılar ve bozguncular ülkesi olur.