İnsanoğlu ve din (8)

Hz. Muhammed'in peygamberlikten önceki hayatı incelendiğinde, tam bir

Hz. Muhammed'in peygamberlikten önceki hayatı incelendiğinde, tam bir "ERDEM İNSANI" olduğu görülür. Adil, dürüst, merhametli, sevecen, hoşgörülü, eli açık, sakin, alçak gönüllü, güvenilir ve cesur olduğu bilinen bir gerçektir. Putperestliğin hüküm sürdüğü bir ülkede, haramiliğin yaygın olduğu bir dönemde ona emin kişi(güvenilir kişi) unvanının verilişi ve bu unvanı çok genç yaşta almış olmasının sebebi Müslümanlık değildir. Daha peygamber olmasına onlarca yıl vardır. O zaman bu unvanın ona verilmesinin sebebi ne olabilir. Tabi ki ERDEM (fazilet) sahibi oluşudur.Fakat onun peygamber olacağı doğduğunda belliydi diyeceksiniz. Bu cevap tamamen doğru. İşte burada dikkat edilmesi gereken şey cevabın kendi içinde vardır. Demek ki Allah (CC) insanlardan peygamber olmadan önce ERDEMLİ İNSAN olmalarını istiyor. Bunu zaten gönderdiği kitaplarda devamlı olarak insanlara hatırlatıyor. Öldürmenin, çalmanın, eziyet etmenin, sırrı açıklamanın, gıybet, dedikodu, haset, kibir ve gurur gibi şeylerin yanlış ve yasak şeyler olduğunu söylüyor. Yani erdemli insanlara yakışmayacak bu kötü davranışlardan kaçınmamız konusunda bizleri daima uyarıyor.Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus, gelmiş geçmiş peygamberlerin hayatına bir göz atmaktır. Göreceksiniz ki hepsi de erdem sahibi yani faziletli insanlardır. Buradan çıkarılması gereken sonuç, DİN GELMEDEN ÖNCE ERDEMİN GELMİŞ OLMASIDIR.Bu faziletlere ulaşmamış insanların da gerçekten inanarak ibadet yapmaları Allah'ın (cc) kitabına ve peygamber efendimizin (SAV) hadislerine göre tabi ki boşa gitmeyecektir. Fakat Allah'a (CC) kulluk etmenin yolu sadece ibadetle sınırlı değildir. Bu yolda inanarak yapılan ibadetler yağmurun damlası gibidir ama asla yağmurun kendisi değildir.Kur'an-ı Kerim, Kasas Suresi 84. ayet şöyle der: "Her kim iyilik ile gelirse, o vakit ona ondan daha hayırlısı var; her kim de kötülük ile gelirse, kötülük yapanlar hep yaptıklarıyla cezalandırılırlar" Bu ve bunun gibi bir çok ayete göre iyilikler fazlası ile karşılık bulurken, kötülükler aynı ile karşılık bulur. Bu da yüce Allah'ın insanoğluna gösterdiği merhametin büyüklüğünün göstergesidir.İyilik ve kötülük mutlak değildir. Yani bir insana hep iyi, diğerine de hep kötü denilemez. Çok az insan vardır ki, mutlak kötü olsun. Bunun gibi çok az insan da mutlak iyidir. Bunların sayısı o kadar azdır ki, fark edilmemeleri mümkün değildir. Zaten Allah'ın(CC) da amacı budur. Böylelikle aradaki farkı diğer insanların görmesini sağlar. iyiliğe yönelmelerini ve kötülükten sakınmalarını öğütler. Çünkü insanların büyük çoğunluğunda iyilik ve kötülük birlikte yaşar. İçlerinde erdem de vardır erdemsizlik de. İşte dinin devreye girmesinin sebebi budur. Allah (CC) insanoğlunda eksik olan faziletleri tamamlasın diye kitaplarını gönderir. Kitap gelmeyen dönemler incelendiğinde insanoğlunun kötülüğe daha meyilli oldukları bir gerçektir. Bu gerçek günümüzde de kendini açıkça göstermektedir.İnsanoğlu hangi dine veya kitaba inanırsa inansın şunu iyi bilmelidir ki, bundan sonra bir daha kitap gelmeyecektir. Bu yüzden kendisine verilen kitabı anlayarak, alimlerden faydalanarak ve defalarca yeniden okuyarak kendi ile ilgili sorulara cevap aramalıdır. Eksik olan yönleri konusunda tamamlamak adına çaba sarf etmeli, gayret göstermelidir. İşyerinde patronunun, çalıştığı yerdeki müdürünün, siyasette başkanının, kaymakamın, valinin, genel müdürünün veya bakanının gözüne girmek için gösterdiği gayreti Allah'ının (CC) gözüne girmek için de göstermelidir. Belki bu gayreti amirler veya patronlar yanlış değenlendirip onurunuzu zedeleyebilirler ama Allah (CC) hiçbir kulunun onurunu zedelemez.