İnsan olmak

Bugünün dünyasında, her anlamda ve her alanda ve her yönüyle, erdemli, dürüst, dört dörtlük mükemmel bir insan olmak, pek öyle kolay bir şey mi? Tabii ki çok zor. Ama her şeye rağmen, mükemmel olmasa da iyi bir insan olma kaygısı içine...

Bugünün dünyasında, her anlamda ve her alanda ve her yönüyle, erdemli, dürüst, dört dörtlük mükemmel bir insan olmak, pek öyle kolay bir şey mi?
Tabii ki çok zor.
Ama her şeye rağmen, mükemmel olmasa da iyi bir insan olma kaygısı içine girmek, her zaman ve her koşulda mümkün.
İnsanın, insanlık anlamında giderek cüceleşmeye başladığı, hatta cüceleştiği bir dönemde, insanın yüceleşmesi için uğraşmak ve yüce değerleri öne çıkaran bir arayış içine girmek, bana göre insanlık adına alkışlanması gereken bir meziyet olarak değerlendirilmeli.
Sevgisizliğin ve de acımasızlığın tavan yaptığı bir dönemde, sevgi denizinde yüzen ya da yüzmeye çalışanları görmenin özlemiyle yanıp tutuştuğumuzu sanıyorum.
Sevgi ve saygı, her anlamda özveriyi, hoşgörüyü, hatta büyük ölçüde empatiyi gerektirir.
Hangimiz bu denli büyük bir sevgi ile her türlü hoşgörü, fedakarlık içinde çevremize hatta en yakınımızdakilere yaklaşabiliyoruz?
Özellikle büyük bir çoğunluğumuz, belli bir bencillik içinde, her anlamda belli bir duyarsızlık ve vurdum duymazlık içinde insanlara yaklaşmıyor muyuz?
Sevgi ve saygının ne denli büyük bir özveriyi gerektirdiğini gösterme adına çok beğendiğim bir hikayeyi size aktararak bu konuyu noktalıyorum.
“Yaşlı bir adam, sabah erken evinden çıkmış yolda ilerlerken, bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.
Sokaktan geçenler, yaşlı adamı hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar. Hemşireler, adamcağızın yarasına pansuman yapmışlar, ama 'biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı adam huzursuz bir biçimde, acelesi olduğunu, tetkik istemediğini söylemiş.
Hemşireler merakla acelesinin sebebini sormuşlar. Adamcağız da: 'Karım huzur evinde kalıyor, her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum.' demiş.
'Karınızın, siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde.' Demiş bir hemşire. Adam üzgün bir ifade ile 'Ne yazık ki karım alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor.' demiş.
Hemşireler hayretle: 'Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşturuyorsunuz?' demişler.
Adam buruk bir sesle 'Ama ben onun kim olduğunu biliyorum.' demiş.
Sanırım en yüce insan sevgisi bu olmalı!