DEĞERLİ
okurlar.
İnsanoğlu ilk oluşumundan bu yana.
Yaratılmış tüm canlı ve cansız varlıkların mükemmelliği karşısında, bir Yaradan arayışı içinde olmuştur.
Kimi topluluklar taşa, puta, aya, yıldıza, güneşe tanrı diye taparken, kimi de yer, gök, aşk, savaş tanrısı diyerek heykeller yapıp, yaptıkları bu sembollere tapmaya başlamışlardır.
Aslında bu konu öylesine yaygın ve çeşitli ki, hangi toplumun hangi inanç yoluyla Tanrı arayışında olduğunu anlatmaya kalksanız, ciltler dolusu kitaplar yazmak gerekir.
Örneğin İslam’dan önce Araplar putlara tapıyordu.
Her kabilenin de bir putu vardı.
Bugün hacca gidilen ve tavaf edilen Kabe İslam’dan önce de tavaf ediliyordu ama içinde putlar vardı.
Yani.
İslam’dan önce Kabe’nin tavaf edildiğini kaçımız biliyor?
İnsanın en büyük zaaflarından birisi, yanlış, doğru demeden her söylenene, her öğretilene araştırmadan ve de sorgulamadan inanmasıdır.
İnsanın bir yalana inanması için üç şeyin bir araya gelmesi gerekir.
Birincisi, yalanı söyleyenin çok zeki, hitabeti güçlü birisi olması.
İkincisi, inananın ya çok saf, ya da çok aptal olması gerekir.
Üçüncüsü ise, toplumun bir kesiminin bu yalanı benimseyip sonraki kuşaklara aktarması gerekir.
Baksanıza, son günlerde her gün bir vatandaş polisim, hakimim, savcıyım diyenler tarafından, terör örgütüne para aktardıkları iddia edilerek korkutulup, bütün birikimlerini ve ziynet eşyalarını dolandırıcılara teslim ediyorlar.
Bunların çoğuna cahil cühela derken, tanınmış profesörlerimizin bile bu dolandırıcılara inandıklarına şahit oluyoruz.
Demek ki, insanoğlunu kandırmak o kadar zor bir şey değil.
FETÖ denen haine bile inananlar çıktı.
Daha doğrusu bu hain, bu toplumu bırakın, deve dişi gibi siyaset adamlarını bile kandırıp kullandı.
Amos Parrish “Alışkanlık anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir" demiş.
Her toplumun kendine göre, uzun yıllara dayanan örf, adet, gelenek ve de bir inancı vardır.
Olaya salt inanç bağlamından baktığımızda.
Dünyada saymakla bitmeyecek kadar, dinsel anlamda farklı inançlar var.
Hatta bugün bile Afrika’da, Sudan’ın güneyi, Kongo Cumhuriyeti ve Zaire, Katanga, Zambiya, Angola Yukan-Zambezi ve Malavi’yi içine alan bu bölgelerdeki halkların tümü Bantu lehçeleri konuşurlar ama farklı kültürlere ve farklı inançlara sahipler.
Yani.
Bugün 21. yüzyılda bile, binlerce yıl önce ortaya atılmış inanç biçimleri ve öğretilerle Yaradan’a yönelmeye çalışan milyarlar var.
Hepsi de, kendi inanç ve ibadet biçimleriyle Tanrı'ya yönelmeye çalışmakla meşgul.
İşin çok daha ilginç yanı ise, kimi dinlerin çok farklı mezhep ve tarikatının olması.
Tıpkı, Müslümanlık'ta ve Hıristiyanlık'ta olduğu gibi.
Tabii ki, bu inançları topluma aktaran, öğreten, bu konuda sayısız kitap yayınlayan din adamları olduğu gibi, bu mezhep ve tarikatların çok önemsenen hatta kutsanan liderlerinden söz etmek mümkün.
Her inancın ibadetlerinin ifa edildiği ve kutsal sayılan bir mekanı var.
Cami, Kilise, Havra (Sinagog) gibi.
İstisnasız her toplumda inançlar bir sektöre, kazanç kapısına ve de salt bir mesleğe dönüştü.
Demem o ki!
Tüm bu inançlar Yaradan’a dönük.
Yani.
Yaradan’a ulaşmak için bir araç.
O zaman hepimizin, benimsediğimiz bu aracın yani inanç biçiminin, Yaradan’ın öğretisi olup olmadığı, onun söyleyip söylemediği, özellikle de, böyle şeyleri söyleyip söylemeyeceği konusunda net bir inanca sahip olmamız gerekmez mi?
Eğer bu inançlardan birisi doğru, diğerleri yalan ya da yanlışsa, o zaman rahmetli Yaşar Nuri Öztürk’ün dediği gibi, bu öğretileri ortaya koyanlar, insanları Allah’la aldatmış olmuyorlar mı?
Eğer bu gerçekten aldatma ve aldanmaysa.
O zaman biz, Yaradan’ı da doğru dürüst bilmiyor ve de onun büyüklüğünü yeterince kavrayamamış mı oluyoruz?
İşte bu yüzden de, Yaradan’a dua ve ibadet ediyoruz derken, Yaradan’la ilgisi olmayan, onun bunun, yani yalancıların uydurdukları şeylerle Yaradan’a ulaşma saçmalığı içinde mi hareket etmiş oluyoruz?
Eğer günah diye bir şey varsa.
O zaman en büyük günah, Yaradan’la ilgisi olmayan bir öğretiyi Yaradan’a mal etmek olmuyor mu?
Ama her şeye rağmen, her toplum, kendi inancının Yaradan’ın gerçek öğretisi olduğuna inanır.
İnşallah bizim inancımız, gerçekten Yaradan’ın öğretisidir.