İnşaat Mühendisinin aydın olanı

Bazı İnşaat Mühendislerinin gündemi 'kokuşturduğu” şu günlerde, yine aynı meslek gurubundan bir büyüğüm aradı. Benimle görüşmek istiyordu. 86 yaşındaki 'arkadaşımla” buluştuk. İstanbul'da yaşıyor, yılın bazı...

Bazı İnşaat Mühendislerinin gündemi “kokuşturduğu” şu günlerde, yine aynı meslek gurubundan bir büyüğüm aradı. Benimle görüşmek istiyordu.

86 yaşındaki “arkadaşımla” buluştuk. İstanbul’da yaşıyor, yılın bazı bölümünü Mahmutlar’daki evinde geçiriyordu. Randevuya benden önce gelmiş, çayını yudumlamaktaydı. İlk fark ettiğim, yakasında gururla taşıdığı meslek rozeti idi.

İlk sözü, “Yahu geçen gün sizi bayağı üzmüşler!” oldu. Gülerek, “Yok canım, nerden biliyorsunuz ki?” dedim. Alanya yerel basınını takip ediyordu, oradan okumuştu.

Hatta bir web TV’yi izlerken, tren yolundan bahsedildiğini dinlemiş, heyecanla kanalı arayarak bu konuda katkı vermek istediğini söylemişti. İstanbul’da yaşayan, Çorumlu bir İnşaat Mühendisi, Alanya hakkında kafa yormaktaydı…

İşte, tam da bu davranış “aydın olmanın” göstergesiydi. Aydın sorumluluğu ile bir konuyu dert ediniyor, ona ilişkin çözüm yollarını da ortaya koyuyordu. Üşenmemiş, bu yaşında, Alanya şehir çıkışı tünellerinin raylı sistem için uygunluğunu bakmaya gitmişti!

İnşaat Mühendisi, yazar, Uğur Kökden aslında Alanya’nın yabancısı değildi. Bugüne değin yazdığı 30 (yazıyla otuz!) kitabın birisinde, “Düşlerin Günbatımı” isimli deneme eserinde, “Trajik Toprak:Alanya” başlığı ile Alanya’yı tarihsel boyutu ile çok güzel anlatmıştı.

Çeşitli dergilerde kaleme aldığı yazılarında da, Alanya’nın Selçuklu kimliğine vurgu yapan yazılar ve güncel sorunlarına parmak basan makaleler kaleme almıştı.

Kökden’in benim için önemi ise 2002 yılında yayımladığım 2. kitabıma yazdığı şahane önsözden kaynaklanmaktaydı. Önsözün bir paragrafında, “…Öte yandan, her yazı,- her ne kadar kişisel bir bakış açısı taşısa da- temelde, Alanya – merkezli değerlendirmeler. Dolayısı ile hem güncel hem kalıcı, Açıkalın’ın değinileri. Hem bireysel renklere sahip, hem de toplumun çıkarları için yazılmış. Çıplak bir gerçeklikle yansıttığı ölçüde de şiirsel tatlar taşıyor” cümleleri ile beni onurlandırmıştı…

Çayları yudumlarken sağlığını iyi gördüğümü söyleyince, “Biraz dizlerim ağrıyor” dedi. Çok sakin bir sesle, “Bir müddet nemli ve karanlık bir ortamda hareketsiz kaldığım için o zamandan kaldı” diye yanıt verdi.

Eğer geçmişini bilmeseydim oturduğu evin öyle olduğunu zannedecektim! Ekmek yer su içer gibi, hiç abartmadan yakındığı ağrılarının, 1971’de Mamak Askeri Cezaevi günlerinden kalma olduğunu hemen anladım. İnşaat Mühendisleri Odası Başkan Yardımcısı olarak onu bir yıl yatırmışlardı.

Suçu, Oda olarak Başbakan Süleyman Demirel’in planladığı Birinci Boğaz Köprüsü’ne karşı çıkmaktı! Daha doğrusu, raylı sistem olmadan Boğaz Köprüsü’nün işlevsiz olacağı, yaratacağı araç trafiğinin şehri boğacağını söylüyorlardı…

Uğur Kökden yine bir ihtilal sonrası, bu kez 1982’de Barış Derneği Davası sanığı olarak İstanbul’daki askeri hapishanelerde bir yıl tutuklu kalacaktı. Kadere bakın; darbeciler o yıllarda demokrat, aydın insan, İnşaat Mühendisi, yazar Uğur Kökden’i hapislerde çürütürken, aynı bölümden bir mühendisi belediye başkanı tayin ediyordu!

Kökden ülkesinin aydın yüzü olarak cesurca savaşım verir ve bedel öderken; askeri cunta, patavatsızlığı şiar edinmiş, “köpeksiz köyde değneksiz gezen”, kıymeti kendinden menkul, delimsirek ama aslında düzenin sözcüsü bir gerici sağcı mühendisi idareci atamaktaydı…

Uğur Kökden önemli kitap evlerinin bastığı 30 kitabı, sayısız makalesi, her alandaki devrimci duruşu, aydın kimliği ile anılarda yer alacak. Ya öbürü, küçük kasaba oyuncularının tel maşası olan; o hangi özelliğiyle anılacak?