İlinti siyasetine mahkum olduk

Alanya'nın siyasi tarihi açısından bakıldığında, siyaseten en kısır dönemlerden birisini yaşıyoruz. Kısırlıkta 1987 seçimlerinin eline su dökecek bir dönem yaşamamız mümkün değil elbet… Hatırlayın, 1987'de Antalya iki...

Alanya’nın siyasi tarihi açısından bakıldığında, siyaseten en kısır dönemlerden birisini yaşıyoruz.
Kısırlıkta 1987 seçimlerinin eline su dökecek bir dönem yaşamamız mümkün değil elbet…
Hatırlayın, 1987’de Antalya iki seçim bölgesine ayrılmıştı.
Favori olan iktidar partisi ANAP’tı.
Bizim (doğu) bölgede Demirel’in DYP’si ile ANAP arasında geçecekti yarış…
ANAP’ta listenin ilk sırasında aslen Alanyalı olan Antalya Belediye eski Başkanı Merhum Yener Ulusoy vardı.
İkinci sırada da mevcut Alanyalı Milletvekili Merhum Ali Dizdaroğlu…
DYP’de ise Alanya adayı yoktu ama Alanya ile “ilintili” Manavgatlı Adil Aydın ile aslen Alanya’nın Aliefendi köyünden Serikli İbrahim Demir ve Serikli Avukat Hasan Namal vardı.
İki önemli partiden, seçilebilecek yerde -ilintili de olsalar- dört adayın olması Alanya’yı memnun etmişti.
Seçimi, DYP 3-0’la kazandı.
Ali Dizdaroğlu ve Yener Ulusoy seçilemedi.
“İlintili”ler, Adil Aydın ve İbrahim Demir’le yetindik.
Muhalefetteydiler.
ANAP iktidarında, “iktidarsız” vekillerle kısır bir dönem yaşadık.
Önümüzdeki dönemde, hiç değilse iktidar partisinden bir vekilimiz (Mevlüt Çavuşoğlu) garanti altında…
Ana muhalefetten (CHP) seçilecek yerde “ilintili” bile yok…
Baykal’la ilgili “ilinti” ya da “akrabalık” söylemlerini çok komik bulduğumu söylemeden yapamayacağım.
CHP İlçe Başkanı, “Baykal Alanyalı sayılır” derken, acaba inanarak mı söylüyor, yoksa “maytap” mı geçiyor anlamış değilim.
Baykal, Baykal’dır.
O’nun Alanyalılığa ya da Antalyalılığa ihtiyacı mı var ki…
O’nu tüm Türkiye tanıyor ve seviyor.
Baykal için oy verecek olan zaten verir.
CHP’nin listesine anlam veremedim açıkçası…
Alanya gibi 150 bine yakın seçmeni olan bir büyük ilçeyi, “es” geçme lüksü hiçbir partinin olamaz, olmamalı…
Listenin 10’uncu sırasına partiyle ilgisi olmayan, Alanya’nın çok da tanımadığı bir doktor bayanı koymak, Alanya ile alay etmek yahut dalga geçmek değil de nedir?
Bu hadise pahalıya patlayabilir CHP’ye…
CHP beklediği oyu alamayabilir Alanya’dan…
MHP için de benzeri şeyleri söylemek mümkün…
Hüseyin Yıldız’ı madem listeye koyacaksınız, bari gene önceki sırasına koyun…
MHP’de Alanya’ya 5’inci sıra olur mu?
Zor ama olabilir de…
Geçen seçimde MHP, 4’üncü vekili kılpayı AKP’ye kaptırmıştı.
Bu defa Antalya’nın vekil sayısı arttı; oylarında da biraz kıpırdanma olursa neden olmasın…
Alanya, “bir vekil fazla olsun” mantığıyla hareket ederse MHP’ye yönelebilir.
Alanya’nın oylarıyla Hüseyin Yıldız çıkabilir.
Yine söylüyorum; zor…
Ama, neden olmasın…
Gelelim AKP cephesine…
Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı olmasaydı acaba listeye girebilir miydi?
Girerse de kaçıncı sıraya konurdu?
2007’de listeye son anda 4’üncü sıradan girebilmişti.
Üstelik il ve ilçe teşkilatlarına rağmen…
Üç dönemdir aday olan Çavuşoğlu, vekilliği hep kendi becerisiyle ve kişisel ilişkileriyle elde etti.
Arkasında hiçbir zaman yoğun bir teşkilat desteği olmadığı gibi hep muhalif “köstek”lerle karşılaştı.
Bu durumda, Alanya siyasetinin bu son seçimde hiçbir başarısı söz konusu değil…
AKP, CHP ve MHP teşkilatları, bu başarısızlıklarıyla ne kadar övünseler azdır!
Peki, ne yapmaları gerekirdi?
Teşkilatların, “Her adaya eşit mesafedeyiz” yaklaşımı yanlıştır.
Burası Alanya, Ankara ya da İstanbul değil…
Alanya’da liyakatle milletvekili adayı olabilecek kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Her partide, bir, bilemediniz iki kişi çıkar.
Mevlana gibi, “herkes aday adayı olabilir, herkese kapımız açık” söylemi yahut “bugün de aday adayının biri çıktı, teşkilatın çay-kahve parasını kurtardık” tavrı yanlıştır ve Alanya’ya ihanettir.
Eğer, siyasi partilerimizin ilçe teşkilatları, bu kadar çok aday adayı çıkmasına izin vermeselerdi ve bir aday belirlemiş olsalardı ve de o adayın arkasında durabilmiş olsalardı, bugün “ilintili” adaylarla, “tatmin oldum(!)” diye ortalıkta dolaşmak zorunda kalmazlardı.
AKP, Çavuşoğlu’nun haricinde ikinci bir adayı daha listeye sokabilirdi.
CHP, bu kadar çok aday adayıyla cebelleşmese; tek bir adayla yola çıksa Baykal’ın “ilinti”sine muhtaç olmazdı.
MHP, Hüseyin Yıldız’la Osman Doğan arasında sıkışıp kalmasa adayını daha üst sıralara taşıyabilirdi.
Alanya ilçe teşkilatları, şapkayı önlerine koyup şöyle bir düşünmeliler; biz nerde yanlış yaptık diye…
Örneğin, 1991’de DYP, Faruk Koçak ile Hayri Doğan arasında kalınca önseçim yapmış ve genel merkez de önseçimi kazanan Hayri Doğan’ı seçilecek yere koymuştu.
1999’da ANAP, Cengiz Aydoğan’ı tek aday olarak milletvekili seçtirmişti.
Aday adayının çok olmasını siyaseten zenginlik olarak niteleyen zihniyete güler geçerim.
Esas zenginlik, aday adayının çokluğu değil, seçimin sonucunda Alanya patentli milletvekili sayısının çok olmasıdır.
Çünkü, güçlü bir lobi, siyasal etkinlik ve yaptırım gücü bu sayede kazanılıyor.