BİR
sorunumuz olduğunda: Aklımıza ilk kim geliyor? Kiminle konuşmaya, dertleşmeye istek duyuyoruz? Neden o, başkası değil? Bu kişiyi iyi bir dinleyici yapan hangi özellikleridir?
Ya da tam tersini düşünelim... Sorunumuz olduğunda kesinlikle anlatmayı aklımızdan bile geçirmediğimiz kişileri...
Neden anlamazlar? Bizi anlamadıklarını nasıl anlıyoruz?
Anne babalar yada öğretmenler genelde gençlerle iletişim kurduklarını sanırlar. Ancak; gençler konuşurken ikaz, önerilerde bulunma, hatırlatma, yargılama gibi pek çok genç kendini duyulmamış, anlaşılmamış ve kendisiyle ilgilenilmemiş hissederek iletişimi keser.
Bu ve buna benzer birçok neden vardır. Bunlar:
1) Öğüt Vermek, Çözüm Getirmek, Yönlendirmek;
- Şöyle yapma, böyle yap...
- Bunu böyle yapma da şöyle yap.
- Üzüleceğine otur da ders çalış.
Gibi cümleler, konuşan kişide direnç, isyan yaratabilir, konuşan kişiyi savunmaya iletebilir. Genellikle öğüt, ahlak dersi vermek, direk önerilerde bulunmak, size sorununu açan kişide baskı veya suçluluk duyguları uyandırarak, iletişimin kesilmesine veya yön değiştirmesine neden olabilir.
2) Yargılamak, Eleştirmek, Ad Takmak;
- Sen zaten hep kolaya kaçarsın.
- Çocuk gibi davranıyorsun.
Genellikle yargılama ve eleştirme tepkileri ile karşılaşan kişiler, kendilerini anlaşılmamış, itilmiş, haksızlığa uğramış, daha çaresiz hissederler. Bunun sonucunda iletişimi keser ya da öfkeyle karşılık verebilirler.
3) Soru Sormak, Araştırmak, İncelemek;
- Neden, niçin?
- O sana ne dedi?
- Hanginiz önce söyledi?
Genellikle soru, inceleme, nedenini arama gibi yaklaşımların içinde önyargı, eleştiri veya zorunlu çözüm bulunur, ayrıca konuşma sorulara cevap vermeye takılarak, yön değiştirip asıl konudan uzaklaşabilir. Sorularla yürüyen iletişimde, genellikle soru soranın nereye varmak istediği konuşan kişi tarafından anlaşılamadığından, konuşan endişeye kapılabilir veya savunmaya geçebilir.
4) Teşhis, Tanı Koymak, Tahlil Etmek;
- Aslında sen öyle demek istemiyorsun.
- Ben senin aslında neden böyle yaptığını biliyorum.
- Aslında senin derdin başka...
Bu tür yaklaşımlarda, dinleyen kişi sanki konuşanın niyetini, söylemek istediklerini çok iyi biliyormuş, onun kafasının içindekileri okuyormuş gibi bir tavır içine girdiğinden, konuşanı savunmaya ittiği gibi sinirlenmesine, sabırsızlanmasına veya öfkeli cevaplar vermesine neden olabilir. Konuşan kişi kendini kıstırılmış, yanlış anlaşılmış, yanlış yorumlanmış gibi hissedebileceği için büyük olasılıkla iletişimi keser.
5) Teselli Etmek, Konuyu Değiştirmek;
- Düzelir canım, dert etme geçer, üzülme.
- Başka şeylerden konuşalım.
Aslında teselli etmek çok güzel ve yararlıdır, ancak önemli olan teselliyi kişiyi duyduğumuzu belirttikten sonra vermeliyiz. Söyledikleri duyulmadan, teselli ediliyormuş hissini yaşayan kişi, kendini anlaşılmamış, dinlenilmemiş, söyledikleri saçma sapan gibi algılanmış hissedebilir. Önemsenmemiş veya tam olarak dinlenilmemiş olmaktan dolayı kızgınlık duyabilir. Genellikle, dinlemeden verilen teselli mesajları, konuşan kişide sorununun küçümsendiği duygusunu yaratabilir.