'Huzur'evleri ve yaşlı psikolojisi

19 Eylül 2013 Nöropsikiyatri Portalı'nda okumuştum, Araştırma 'Yaşlıların Huzurevine Yerleşme Nedenleri ve Huzurevindeki Yaşam Algıları'na yönelikti. Araştırmada huzurevinde yaşayan, iletişim kurabilen, yatağa bağlı olmayan,...

19

Eylül 2013 Nöropsikiyatri Portalı'nda okumuştum, Araştırma 'Yaşlıların Huzurevine Yerleşme Nedenleri ve Huzurevindeki Yaşam Algıları'na yönelikti. Araştırmada huzurevinde yaşayan, iletişim kurabilen, yatağa bağlı olmayan, öz bakımını kendisi karşılayabilen ve ruhsal bozukluğu olmayan 449 yaşlıya huzurevi yaşamına ilişkin görüşleri soruluyordu. Araştırma sonuçlarına göre; yaşlıların huzurevine ilk yerleştikleri zaman huzurevi fikrine olumlu duygularla baktıkları, yüzde 27,29'luk kesiminin kendini huzurevinde güvende hissettiği, yüzde 19,9'unun yaşamış olduğu sorunların huzurevinde sona ereceğini düşündüğü (ümit ettiği), yüzde 19,5'inin gelecek kaygısından kurtulmayı ümit ettiği, yüzde 15,76'sının ise huzurevini yeni bir yuva olarak gördüğü belirlenmiştir.

Tabii buna mukabil araştırmada yaşlıların yüzde 7,98'inin huzurevlerinde terk edilmişlik, yüzde 3,94’ünün öfke, yüzde 4,04'ünün onur kırıcı, yüzde 0,8’inin de uyum güçlüğü gibi olumsuz düşüncelerle savaştığı da ortaya çıkmıştır.

Bunları niçin yazdığıma gelince...

Yaşlılık; geride kalan yaşantıların, yılların mumla arandığı, özlemle anıldığı bir dönem mi yoksa geçmişte yaşanılan acıların insanı olgunlaştırdığı, güçlü kıldığı, hayallerin gerçeklik kazandığı bir dönem mi?

Yaşlılık; yeniliklerden, değişikliklerden ivedi bir hızla kaçılan, ürkülen, huysuz bir tavırla boşvermişlik sergilenen, geçmişte yaşanılanların hafızalardan silindiği, yeni doğan günün güzel şeylerden çok negatif şeylerle doldurulduğu bir dönem mi yoksa yaşlılığın bilgelik olarak kabul edildiği, kazanılmış olan deneyimlerle gençlere, çocuklara hatta yaşıtlara ışık tutulan, farkındalıkların farkında olunduğu bir dönem mi?

Yaşlanma dönemiyle birlikte evdeki yetkilerini artık kaybettiklerini düşünen bireyler, çeşitli psikolojik sıkıntılarla günlerini karartabilirler. Öyleki kimsenin kendilerini sevmediğini düşünüp kendilerini bakıma muhtaç, kimsesiz bireyler olarak nitelendirebilirler.

Böyle durumlarda huzurevi seçeneği yaşlı birey için;

1. Günlerini renklendireceği, yeni arkadaşlar edinebileceği, ihtiyaçlarını uzmanlar kontrolünde karşılayabileceği huzur dolu bir yuva.

2. Ölüm öncesi son durak, ölüme ramak kala, kimsesizler yurdu, yardıma muhtaç insan vs. vs. vs.

Eski algılayışın aksine artık bazı huzurevleri, kişilerin terkedildiği bir yapıdan ziyade, yaşlılığın gerektirdiği özel çevreyi sağlama konusunda hizmet vermektedir. Yaşlanmayla ortaya çıkan hastalıklara uygun tıbbi gereksinimleri, psikolojik desteği ve sosyal-kültürel ilişkileri sağlayabilen huzurevleri hızla artmaktadır.

Her şeye rağmen, yaşlanmayı hayatın güzel bir dönemi olarak algılayan bu yapıların incelenmesi, sık sık denetlenmesi ve bilhassa yalnızca 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü'nde ziyaret edilen, konserler düzenlenen bir yer olmaktan çıkıp aktivitelerin kişinin psikolojilerini olumlu yönde etkileyerek, bireysel motivasyonlarını arttırıcı düzeyde olmasına önem ve özen gösterilmelidir. Huzur evlerinde yeni düzenlemeler yapmak, devlet desteğini, teşvik ve denetimini arttırmak gerekiyor.

Yaşlılıkla birlikte sosyalliklerinin kısıtlandığını düşünen, çeşitli rahatsızlıkları sebebiyle eskisi kadar dışarıya çıkamayan bireyler huzurevlerinde ferah ve sosyal bir ortam, yaşına ve sağlık kriterlerine göre beslenme olanağı ve çeşitli etkinliklerle keyifli bir gün geçirme fırsatı buluyor. Dahası vaktin nasıl geçtiğini anlamıyor. Hele ki bir de ziyaretine gelen tanıdık yüzlerin dışında ışıl ışıl, kalbi sevgiyle dolu insanları gördü mü değmeyin keyfine.

Şöyle bir arkamıza yaslanalım ve düşünelim. Bugün Türkiye'de bu ve buna benzer ortamları sağlayan huzur evleri var mı dersiniz? Umarım...

***

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü'nün 3 Eylül 1997'de 23099 numaralı Resmi Gazete'de yayımladığı Huzurevleri ve Yaşlı Bakımevleri Yönetmeliği'nin 15'inci maddesi der ki: Sosyal çalışmacı, kuruluşa girmek için başvuran yaşlının, sosyal incelemesini yapmak, kuruluşa uyumunu sağlamak, sorunlarının çözümüne, yakınları ve toplumla ilişkilerini sürdürmelerine yardımcı olmak ve yaşlıların ilgi alanlarına göre boş zaman değerlendirici etkinlikler düzenlemekten sorumludur.

Bu maddeden hareketle huzurevleri aslında bir nevi, hani o yüzlerce lirayı gözümüzü kırpmadan huzrumuz, keyfimiz için verdiğimiz tatil köyleri var ya, işte tam da onlar gibi olmalıdır. Orası ölümün beklendiği, her gün gözyaşı dökerek yeisin bataklığına düşenleri seyretmek için oluşturulmuş bir düzen olmamalı, yaşlılığın bilgelik, bilginlik olduğunu kabul eden insanlarla dolu, ferah, keyifli, yaşamın, nefes alıp vermenin ne büyük bir lütuf olduğunun bilincinde olan insanlarla dolu bir yer olmalıdır. Huzur evlerinin doğa ile iç içe olması önemlidir. Kişilerin yaşlarına ve sağlık durumlarına uygun egzersizleri uygulayabilecekleri bir spor salonunun aktif olarak, çevik bir spor eğitmeni tarafından planlı olarak kontrolü, tempolu doğa yürüyüşleri ve hobi odaları olmalıdır. Tuvalet ve banyoların ortak kullanım alanı olması, odaların pek çoğunun tek kişilik oda olmaması tek kişilik olanlarınsa hücreyi andıran rehavetsi görüntüsü, hava sirkülasyonunun düzenli (belki de hiç) sağlanmayışı, personel alımında kriterlerin yok sayılışı, yaşlıların bilişsel şemalarında huzurevini son durak olarak görmeleri dahası kendilerini bir kenara atılmış, kimsesiz ve biçare arayışında kişiler olarak hissetmesi...

Bir hikâyeyle yazıyı sonlandırmak istiyorum.

"Bir gün bilge bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan etti. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katıldı. Günlerce çalıştılar, birbirinden güzel resimler yaptılar. Sonunda, eserlerini saraya teslim ettiler. Tablolara bakan kral iki resimden hoşlandı; ama birinciyi seçmek için karar vermesi gerekiyordu. Resimlerden birisinde sükûnetli bir göl vardı. Göl, bir ayna gibi etrafına yükselen dağların huzurlu görüntüsünü yansıtıyordu. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslüyordu. Resme kim baktıysa onun mükemmel bir huzur resmi olduğunu düşünüyordu. Diğer resimde ise dağlar vardı; ama engebeli ve çıplak dağlar. Üst tarafta öfkeli gökyüzünden yağmur boşalıyor ve şimşek çakıyordu. Kısacası, resim hiç de huzur dolu görünmüyordu; fakat kral resme bakınca şelalenin ardında kayalıklarda bir çatlaktan çıkan bir çalılık gördü. Çalılığın üzerinden anne kuşun ördüğü bir kuş yuvası görünüyordu. Sertçe akan suyun orta yerinde ise anne kuş, yuvasını koruyordu. Peki, ödülü kim kazandı dersiniz? Kral biraz düşündükten sonra kararını ikinci resimden yana kullandı. "Çünkü" dedi, "Huzur hiçbir gürültünün, sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğinizin sükûn bulabilmesidir."

Huzurevleri yaşamla bağların koparıldığı, ölüm öncesi son durak olarak görülen bir yer olmamalıdır. Kişiler kendi yetenek ve farkındalıklarının farkında bireyler olarak yaşadıkları yeri ev sıcaklığında benimseyebilmelidirler. Bu konuda gerekli denetim ve kalitenin sağlanması şarttır. Sevgiyle...

Araştırma sonuçları Kaynak: e-psikiyatri/AA