GEÇTİĞİMİZ
Perşembe günü yayımlanan “O kadar ilgisizsiniz ki…” adlı yazımla ilgili (beni de şaşırtan) pek çok eleştiri, bir o kadar da destek iletisi ve telefonu aldım.
Eleştirilerin ortak noktası, “İlgisizsiniz” nitelemesini ağır buldukları; dahası “kendime ve kendilerine haksızlık yaptığım…” yönündeydi.
Bir okurum “haklısınız, haklı olmasına da bu denli genelleştirmeye hakkınız yok. En azından ben böyle bir yaftayı hak etmiyorum; çünkü ben, beni ilgilendiren her bir şeyle ilgiliyim…” diyordu.
Tepki vermeden, sessiz sedasız okudum gelen eleştirileri
Telefonla gelen tepkileri de karşılık vermeden, sessiz sedasız dinledim.
Ne haklısınız dedim, ne haksızsınız.
Ne savunmaya geçtim, ne karşı saldırıya.
Sadece için için sevindim, mutlu oldum.
Mutlu oldum; çünkü attığım taşlar yerini bulmuştu.
* * *
Görevli ve yetkili oldukları dönemlerde; imar planlarıyla, yazboz tahtası gibi oynayanlar aradı. Kimi ya da kimleri kastettiğimi sordular; görev yaptıkları dönemlerdeki icraatlarını savundular. Öncellerini ve ardıllarını suçladılar.
Yaya kaldırımlarında, yayalar arasında slalom yapan; trafik kurallarına uymayan, ışık ihlalleri yapan, ters yollara fütursuzca giren, gecenin bir yarısı egzoz patlata patlata gezinen motosiklet sürücülerinden yakınanlar oldu.
Kaldırımları işgal edenler adına bir işgalci(!) aradı. İşgallerini (ecri misil ödeyerek) yasallaştırdıklarını savundular. “Kaldırım ve yol işgali turizmin gereği ve sonucudur…” dediler.
Yatçılar Derneğinden arayıp, yatçıların denizlerimizin temizliği konusunda, herkesten çok daha fazla duyarlı olduklarını; sintinelerini asla ve asla denize boşaltmadıklarını söylediler.
… …
Anlattılar, söylendiler, dertlendiler, yakındılar, savunmaya geçtiler…
Peki ben bu anlatılanlardan, ve de savunmalardan tatmin oldum mu?
Elbette olmadım.
Olmadım ama (hiç birine de) karşılık vermedim.
Sadece dinledim.
* * *
Derken kumsal yağmacıları adına, o yağmacıları temsilen bir başka yağmacı(!) aradı.
Öyle şeyler söyledi ki, sinirlerim zıpladı.
Karşılıklı veryansın ettik birbirimize.
Kendilerine, ”… kumsalın genel estetiğini nasıl bozduklarını, ayrıcalık yaratıyoruz diye farkında olmadan ilkel bir çirkinlik yarattıklarını; bunlara haklarının olmadığını; bu ilkelliği görüntüleriyle birlikte ilgili makamlara ulaştırıp, yetkilileri göreve davet edeceğimi…” söyledim.
Nitekim, bu yazımla da onu yapacağım.
* * *
Kumsal estetiği ve kumsal disiplini; “kent estetik ve disiplininin” dahası, “kent gelenek ve göreneğinin” bir parçasıdır.
Yıllardır buna inanır, bunu savunurum.
Ben işgal ettiğim alanın bedelini ödüyorum mantığıyla; kent merkezinde, halka açık bir kumsalda dilediğinizi yapamazsınız beyler.
Kent içi kumsalının genel estetiğini bozmaya ve bozdurmaya kimsenin hakkı yoktur.
O izni size hangi yetkili kurum vermişse ya da izin vermezmiş gibi görünüp, yarattığınız o uyumsuz çirkinliğe hangi yetkili kurum göz yumuyorsa, o kurumun yetkilileri de suçludur.
Şu ekli resimlere bakar mısınız; kumsalı neredeyse 1,5 – 2 metre taş takviyeli kumla doldurup, oluşturduğunuz o platforma masa/sandalya atıyorsunuz; böyle bir şey olabilir mi?
* * *
Gelin bir noktada anlaşalım önce…
O kum, o kumsal; üzerinde yemek yemek, içki içmek için kullanılacak bir platform değildir.
O kum, o kumsal, güneşlemek, denize girmek isteyenler içindir.
Zaten elbirliğiyle, kumsal diye bir şey bırakmadık Alanya’da; bir de bu görenekle(!) talan ediyoruz kumsalı.
Ahbap çavuş ilişkilerinin hüküm sürdüğü dönemlerde; kumun üzerine oteller, restoranlar, kafeler inşa ettik. İnşa edilen bu yapılarla deniz arasında, 20 – 25 metre boşluk ya kaldı, ya kalmadı.
Şimdilerde de bu boşluğu, Allah vergisi güzelim kumun üzerini doldurarak, hepsi birbirinden sakil ve aykırı oturma gruplarıyla işgal ediyorsunuz.
İşgal ettiğiniz alanla deniz arasında; DENİZ DURGUNSA iki bilemediniz üç metre boşluk ya kalıyor ya kalmıyor. DENİZ DALGALIYSA o boşluk da kalmıyor.
Bu insanlar, nereden, nasıl girecekler bu denize.
Böyle bir şey olabilir mi?
Buradan, başta Sayın Kaymakam, Sayın Belediye Başkanı, Sayın Mal Müdürü ve ilgili Sivil Toplum kuruluşlarının Başkan ve yöneticilerini göreve davet ediyor; kumsallarımızda “ben yaptım oldu” rezaletlerine son vermelerini bekliyoruz.