Her yüz insanın sekseni hayatlarının bir bölümünde mutlaka bel ağrısından sıkıntı yaşar. Bel ağrılarının çoğu birkaç ay içinde iyileşmekle birlikte yüzde 10’u da kronikleşmektedir.
Bel ağrısı ağır iş yapanlarda, uzun süre ayakta veya oturarak çalışanlarda, şişmanlarda, ileri yaşta, titreşime maruz kalanlarda (özellikle motorlu araç sürerken), uzun yol şoförlerinde, sigara içenlerde, hamilelerde, işini sevmeyerek yapanlarda daha sık görülür. Bel ağrılarının yüzde 90’ı mekanik kaynaklı ağrılardır. Mekanik kaynaklı ağrı beli oluşturan yapıların zorlanması ve deforme olması sonucu oluşur.
Bel ağrısının en sık sebebi mekanik, bunun da en sık sebebi kas kaynaklı ağrılardır. Kaslardaki aşırı zorlanmaların zedelenmelere yol açması, aşırı kullanım sonucu gelişen kas yorgunluğu, bel kaslarının sürekli kasılması ve spazmı, kullanılmamaya bağlı kaslardaki kondüsyon kaybı sonucu kas ağrısı oluşur. Bele destek vermeden öne eğilerek oturmak, aynı pozisyonda uzun süre kalmak, ani sıcaklık değişiklikleri, bele dikkat etmeden gelişigüzel ve aşırı iş yapmak kas kaynaklı ağrılara yol açabilir.
Omurların arasındaki kıkırdağa disk adı verilir. Bu diskin içyapısında bozulma disk kaymaklı ağrıya yol açar ve kronik bel ağrılarının önemli bir kısmını (Yüzde 39) oluşturur. Diskin nispeten yumuşak olan iç kısmının taşmasına bel fıtığı denir. Taşan kısım bel ağrısı yapar. Bazen de bacaklara giden sinirlere baskı yaparak bacaklarda ağrıya yol açabilir. Ciddi vakalarda idrar ve bağırsaklara giden sinirler baskı atında kalarak idrar, gaita kaçırma şikayetleri görülebilir. Maalesef toplumumuzda bel ağrısıyla bel fıtığı neredeyse aynı kategoride tutulmaktadır. Gerçek bel ağrılarının sadece yüzde 5’i bel fıtığıdır. Bel fıtıklarının da çok az bir kısmı mutlaka cerrahi gerektirir.
Belin faset dediğimiz omurların arka taraflarının birbirleriyle eklem yaptığı kısımların zorlanmasıyla belde ağrı olabildiği gibi kalça, kasık, uyluk ve dize kadar inen ağrı olabilir. Faset bozuklukları omurgada, omurga bozuklukları fasette rahatsızlık oluşturabilir.
Bel kayması zincir kemiklerinin birbirinden arkaya veya öne doğru uzaklaşması durumudur. Doğuştan, travma, yaşla beraber omurların yapısında bozulma ya da enfeksiyon veya kemik hastalıklarının sonucunda da oluşabilir.
Kanal darlığı özellikle 50 yaşından sonra görülür. Bacaklara giden sinirlerin geçtiği omurilik kanalındaki darlık sonucu sinirlerin sıkışmasıyla oluşur. Yürümekle bel ve bacaklara inen ağrı olup hastaların 15 dakikadan daha fazla yürüyememeleri tipiktir. Bu hastalar öne doğru eğilerek yürürler ya da yürürken sık sık oturup dinlenmek zorunda kalırlar.
Kemikte bir kırık oluncaya kadar sessiz bir hastalık olan osteoporoz yani kemik erimesi varlığında ani yüklenmeler sonucunda omurgaların birinde veya bir kaçında omurga alttan ve üstten sıkıştırılmışçasına çökme kırığı ile ani ağrı oluşabilir.
Ankilozan spondilit özellikle bel bölgesini tutan iltihaplı romatizmal bir hastalıktır. Ağrının dinlenmekle artması, hareketle azalması ve belde bir saatten fazla süren sabah tutukluğu hastalığın en belirgin özelliklerindendir. Bel ağrısıyla beraber boyun, kalça, diz, ayak bileği, topukta ağrılar olabilir. Erken dönemde tanısının konulması zor olsa da ilerleyici ve sakat bırakıcı bir hastalık olduğundan uygun tedaviye bir an önce başlanması bir o kadar önemlidir.
Sakroiliak eklem dediğimiz sağrı ve leğen kemiklerinin eklemleştiği yerdeki rahatsızlıklar da klinikte bel ağrısı şeklinde görülebilir.
Ruhi bakımdan gerilim, stres, korku ve pişmanlık halinde olanlarda bel kasları ve damarları devamlı kasılı halde tutup bel ağrısı yapabilir.
Bel fıtığı ameliyatı geçirmiş ama hastanın ağrısı devam ediyorsa veya bir süre sonra tekrar ağrısı oluşmuş ise bu durum ameliyatta fıtıklaşan kısmın yeterince çıkarılamaması, ağrının kaynağı olan fıtık bölgesine veya bölgelerinden birine müdahale edilmemiş olması, ameliyat yerinin mikrop kapması, ameliyat bölgesinde yara yerinin iyileşmesini sağlayacak dokuların gereğinden fazla çoğalıp etraftaki ağrılı yapılara baskı yapması sonucu oluşur. Ayrıca psikolojik yapısı bozuk olan kişilerde uygun yapılan ameliyatlardan sonra istenilen rahatlama sağlanamayabilir.
Bel ağrısına eşlik eden ateş, kilo kaybı, belli bir noktada kemik ağrısı, gece ve istirahattaki ağrı, sabah belde özellikle yarım saatten fazla süren tutukluğun olması, akciğer, prostat, meme kanseri kuşkusu ileri tetkik gerektirir.
Karın içindeki damar problemleri, idrar yollarındaki taş, tümör, enfeksiyonlar, kalın barsak, pankreas hastalıkları, mide ülseri iç organ kaynaklı bel ağrısı sebepleridir. Bu tür ağrılarda visseral osteopati denilen tedavi yöntemi Avrupa ülkelerinde etkin olarak kullanılmaktadır.
Bel ağrılı bir hastada bacakların arasındaki bölgede his kusuru, önemli derecede ve tedricen artan kuvvet kaybı, idrar ve büyük abdest problemlerinin olması ciddi bir durumu gösterir.
Beli ağrıyan bir kişi ağrısı nedeniyle işten izin alıyorsa, etrafındakilerden ağrısı var diye fazladan destek görüyorsa bu durum bilinçaltında ağrıya eğilimi arttırabilir.
Bel ağrılı bir hastada amaç kronik bir bel ağrısının önüne geçmektir. Bundan dolayı bel ağrısı başlar başlamaz nedeni araştırılıp bir an önce tedavisine başlanmalıdır. Tedavi edilmeyen durumlarda beyinde ağrı hafızası oluşabileceğinden ileride ağrıyı azaltmak daha zor olabilir, kronik bir ağrı beynin ağrı algılama sistemlerinde hassasiyet oluşturabilir.
Nasıl tedavi edilir ?
Tedaviye öncelikle tetikleyici sebepleri ortadan kaldırmayla başlanmalıdır. Az önce yukarıda saydığımız uykusuzluk, stres, aşırı yorgunluk, ortopedik olmayan yatak, ağır yük kaldırma gibi tetikleyici faktörleri ya en aza indirmek ya da yok etmek gerekmektedir. Bu faktörleri ortadan kaldıramazsak tedavide kullandığımız yöntemler çok da etkili olmayacaktır. Bu aynı havuz problemi gibidir. Fizik tedavi yöntemleri ile biz havuzu doldurmaya çalışırız, az önceki olumsuz etkenler de havuzun altındaki çatlak gibi doldurduğumuz suyu boşaltır. Bu şartları yerine getirdikten sonra daha önceki yazılarımda bahsettiğim osteopati, kraniosakral terapi, mulligan konsept, cyriax gibi manuel tedavi yöntemlerini kullanarak spazma girmiş kasları gevşetebilir, kilitlenmiş fasetleri açabiliriz. Bantlama (taping) yöntemlerini kullanarakbel bölgesi kaslarını ve bel eklemini destekleyerekağrıları tedavi edebiliriz. Bölgeyi mümkünse termofor da denilen sıcak su torbasıyla 20-30 dakika sıcak tutmak da sertleşmiş kasların yumuşamasına yardımcı olur. TENS gibi elektroterapi cihazları da tedaviye eklenebilir. Traksiyon denilen bel bölgesine yapılan mekanik çekme işlemi de sıkışan sinirlerin gevşemesine ve kısalmış kasların uzamasına yardımcı olur.
Hastaların kendi başlarına yapabileceği en etkin yol egzersizdir. Egzersiz hem tedavi için hem de ileride oluşabilecek problemleri önlemek için birebirdir. Egzersizde elastik bantları, egzersiz toplarını ve postür egzersizlerini kullanabilirsiniz. Ancak bunları ezbere değil muhakkak fizyoterapistinizin tavsiye edip göstereceği şekilde yapmalısınız. Yanlış egzersiz de yanlış ilaç kullanmak gibidir. Fayda yerine zarar verebilir.
Geçen hafta detaylı yazdığım yüzme ve su içi egzersizleri de bel bölgesindeki problemler için zararsız ve güvenli bir yöntemdir. Deniz suyu sıcaklığının 25-30 derecelerde olması da büyük bir şanstır. Zira soğuk suda kasların spazmı artabilmektedir.
Yukarıda saydığımız bütün yöntemler hastalığı akut döneminde ne kadar çabuk yakalarsak o kadar etkilidir.