Beyazlık, Zencilik, Baronluk
Hatırlarsınız, 30 Mart 2014 yerel seçimleri sonrası şehirde bir, "Beyaz Alanyalılardan kurtuluş" çığlığı fısıldandı! Ham bilgiye dayanan, tanımını tam bulmayan ama bazı ortamlarda dillendirildiği açık olan "Beyazlardan intikam alma" hali, aslında bir kötü AKP mirası olarak hala sürmekte...
Yılların ezilmişliği(!) üzerine politika üreten AKP'nin, Kasım 2014'de Alanya ilçe başkanlığı yarışı vardı. Adaylardan Musa Taş, kendisinin tabanın adayı olduğunu söyleyerek diğer aday Mustafa Berberoğlu'nu hafiften "beyazlıkla!" suçlamıştı... Keza Aralık ayında yapılan CHP Alanya ilçe kongresinde de Şengül Yeşildal, "Parti içindeki baronların siyasetine son vermek üzere aday olduğunu!" belirtmişti... 7 Haziran Genel Seçimleri aday adaylığı aşamasında MHP'de de ilginç gelişmeler yaşandı. Adayların sosyal medyada izleyici rekorunu elde tutuyor olması ya da kendisini ifade edeceği başkaca oluşumlarda yer alması "şehirli!" damgasını yemesine ve böylece seçilme şanslarının kaçmasına neden olmuştu... Ülke genelinde görüldüğü gibi, Alanya'daki her siyasi parti içinde de, kendilerince seçkinci oluşla bir mücadele vardı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan daha geçen gün yine, "Bize zenci dediler!" söylemiyle mazlum ve mağdur edebiyatını sürdürdü... Başbakan Davutoğlu'nun, HDP başkanı Demirtaş için seçim öncesinde, "Beyaz Kürt!" dediğini hatırlıyoruz... Yine AKP Alanya adayı Sena Nur Çelik seçimden dört gün önce, "Halka tepeden bakan azınlık bir zümre yıllarca her şeye karar verdi!" sözünü kullanmıştı. Oysa, Çelik'in eğitimini tamamladığı Üsküdar Amerikan Koleji, lisans için gittiği İngiltere'deki Warwick Üniversitesi ve yüksek lisansını yaptığı London School of Economics pek de "çoğunluktaki halkın!" erişebileceği eğitim kurumları değildi...
Aslında, Alanya tarihinde "beyaz, gri"; "baron, kont" gibi sınıflamalar hiç olmamıştı. Bunun yerine basbayağı ağalar ve halkın ağa dedikleri(!) vardı. Ağalar şehir kulübünde poker oynarken, halk da kıraathanelerde pişpirik oynardı. Tek fark buydu... Paranın toplandığı, bunun üstünden elde edilecek gücün gösteri alanı haline geldiği ALTİD, ALTSO, ALTAV gibi kurumlar sonradan oluştu.
1999-2014 yılları arasında Alanya Belediye Başkanlığı yapan, ağa kökenli olmadığı halde turizm kazançlarıyla sermaye birikimi oluşturan Avukat Hasan Sipahioğlu, işte bu kurumları arkasına alarak güç sahibi oldu, şehri yönetti. Sipahioğlu'nun beyazların temsilciliğiyle suçlanması aslında yanlıştı. Çünkü o Türk Ocağı geleneğinden gelen birisi olarak şehrin mikro milliyetçisinden tutun, tarikatçısına kadar herkesin nabzını tutmuştu. Sipahioğlu kendisiyle çatışmayan herkesin çıkarını korudu... Hükümetlere çok da bağımlı kalmadan ama borç almaktan da çekinmeden çalıştı. Sonuçta Demokles'in Kılıcı iki müfettiş olarak üst kata yerleşmişti!
Şimdilerde ise turizm değil ama emlak ve inşaata bağlı bir zenginlik söz konusu. Ne ilginçtir ki, eskiden yatırım ve yaşam tarzının sergilenişiyle anlaşılan bir zenginlik varken şimdi kurumların parasının kullanımı ile edinilen bir itibar ortaya çıktı. Kurumların başındakiler, sahip oldukları oy sayısı ve seçilmişlikleri ile toplumun bütününü temsil ettiklerini var sayıp güç gösterisine gittiler.
Böyle bir ortamda, şehir merkezi ve civarında rant üretilir, iyi kötü sermaye birikimi sağlanır ve bunun üstünden güç savaşları verilirken, şehirdekinin iki katı bir oya sahip olan kırsalın katkılarıyla yerel yönetim seçildi. Tabi, bunun bir diyeti olacaktı. Kent merkezinin gelirleri, en kolay ve görünür hizmet olan yol yapımı olarak kırsala akmaya başladı...
YARIN: Şehirli Neye İtiraz Ediyor?