Yerel Yönetim Yasası nasıl geldi
Yerel Yönetim Yasası’nın yalnızca AB kriterlerine uyum için hazırlanmadığını söyleyen AKP iktidarı en büyük amacın bölgeler arası ekonomik, sosyal ve kültürel eşitsizliği ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu iddia etmişti. Biz ise daha kötü niyetliydik; Temel amacın, AKP ağırlıklı kırsal oyların desteğiyle, kırmızı bölgeler diye adlandırılan, göreceli gelişmiş turizm şehirlerini/bölgelerini ele geçirmek olduğunu savlamıştık.
AKP yani Büyükşehir Belediyesi kırsal ile kent eşitsizliğini ortadan kaldırabilmede en etkili yöntemin yol yapımı olduğunu biliyordu. En yakın seçimde oy olarak geri dönecek bu hizmet yarışına Alanya Belediyesi de daha ilk günden katılınca, ortalık asfalt kokusundan geçilmez oldu! Oysa kurumların bilmesi gereken bir gerçek vardı; yatırım bütçesinin ancak yüzde onu kırsal bölgelere ayrılabilirdi ve bu konu Sayıştay'ın dış denetim mekanizmasından geçerdi!
Artık şehirdeki yaşamımızın her alanını kapsayan Yerel Yönetim Yasası ise Alanya merkezine hiç iyi gelmedi!
Aradan bunca zaman geçmesine karşın, şehri bir dama tahtası gibi paylaşan Antalya Büyükşehir ve Alanya belediyelerinin hizmet alanlarının kesin tanımının yapılamaması halkta kafa karışıklığına neden oluyor. Ondan da ötesi, sorumluluk alanlarını net olarak belirlememeleri, hizmetten kaçmak ve bir diğerini karalamak için taraflara fırsat yaratıyor. Kendi aralarındaki özellikle akçeli hesaplaşmaların halka yansıyor olması da hoş karşılanmıyor...
Büyükşehir Yasası ile AKP'li olmayan alt belediyelerin iş yapamaz hale getirilmek istendiği söyleniyor. Bütçeleri budanan alt belediyelerin gelir elde edebilmek amacıyla merkezdeki işletmelere saçma sapan salma(!) çıkartması, böylece şehir içindeki iç barışın bozulması belki de iktidarın en büyük beklentisi... Yine gelir amacında koşan belediyenin özellikle ortak kamu alanlarında yaratılan derme çatma rant alanlarına izin vermesi ve şehirdeki kaliteli işletmelere haksız rekabet oluşturması en çok eleştirilen konularından birisi ...
En sevimsizi ise yönetimdeki iki başlılığı ve otoritenin yumuşak karnını sezen esnaf ve dahi şehir halkının hemen kuralları delmesi ve denetlenemez şekilde şehirde başı bozukluğa neden olması...
Antalya Büyükşehir'in, Alanya’yı "zapt ettiğine!" dair işaretleri her alana dikiyor olması da anlaşılır gibi değil... Hemen her kavşakta, araç trafiğini son derece tehlikeye sokacak bir şekilde yerleştirilmiş Menderes Türel posterlerinin ne gereği olduğunu şehir halkı çözemiyor. Keza hantal, kaba örnek otobüs duraklarına yerleştirilen koskocaman Antalya Büyükşehir ibaresi neyin anlatımıdır, bilen yok...
Oysa, bir yönetim modeli olarak Avrupa'dan örnek alınmak istenen Subsidiarite denen bir kavram var. Türkçe’ye, "Yerindenlik; Hizmette Yerellik" şeklinde çevrilebilecek bu kavram, 1992 Maastricht Anlaşması ile birlikte Avrupa Birliği'nde anayasal düzeyde düzenleme altına alınmış. Subsidiarite prensip olarak hizmetin vatandaşa en yakın idari birim tarafından yerine getirilmesini, olamıyorsa yeterince etkin bir şekilde yerine getirilemeyen hizmetin bir üst birim tarafından üstlenilmesini önerir. (Kaya 2003:44) Yani, kamu kurumlarının uyum içerisinde etkin ve bireye en yakın düzeyde hizmet sunmasına olanak veren kamusal bir ilke olarak tanımlanabilir. (Ayça Yeniay-Kadir Has Üniversitesi)... Avrupa'ya uyum birliği çerçevesince bir zamanlar gündemde olan bu kavrama ne denli uyulduğu ortada...
YARIN: Beyazlık, Zencilik, Baronluk