Bazen olmaz…
Ne kadar istersek isteyelim, ne kadar çabalarsak çabalayalım, hayat bazen bizim planladığımız gibi akmaz. Kimi zaman bütün yolları tek tek denersin ama hiçbir kapı açılmaz. Kimi zaman emek verdiğin, yıllarca içinde büyüttüğün bir şey bir anda elinden kayıp gider. Ve o an sanırsın ki dünya sana küsmüştür, kader senden yana değildir.
Ama belki de, tüm bu “olmayanlar” aslında seni koruyordur.
Belki o çok istediğin iş seni yavaşça tüketirdi. Belki “keşke gitmeseydi” dediğin insan, kalsa seni eksiltirdi. Bazen kayıp sandığın şey, görünmez bir kazançtır.
Hayat, kendi sessiz diliyle bize sürekli bir şeyler anlatır. Biz duvarı yumrukladıkça o, başka bir kapıya yönlendirir bizi. Biz “neden olmuyor?” diye haykırdıkça, o aslında “çünkü burası senin yerin değil” der fısıltıyla.
Bir söz vardır: “Duvarı yıkamıyorsam, bu eğileceğim anlamına gelmez.”
Ne doğru bir söz… Çünkü bazen duvarlar gerçekten yıkılmaz. Ama insan yine de dimdik kalabilir. Önemli olan karşındaki duvar değil, içindeki omurgadır. Omurgası sağlam insan, yenilse bile eğilmez. Çünkü bilir ki olay kaybetmek değildir; sadece yön değiştirmektir.
Belki de artık “olmayanlar”la değil, “oldurabildiklerimizle” barışma zamanıdır. Çünkü hayatta en büyük huzur, elindekine şükredip onun üzerine bir şeyler katabilmektir.
Bazen savaşmayı bırakmak, yenilmek değil; kabullenmektir. Bence kabullenmek, savaşmaktan daha büyük bir cesaret ister.
Ve unutmamalı: Olmuyorsa, o da bir öğretidir. Her deneyim, ister tatlı ister acı, insanın ruhuna işleyen bir iz bırakır. O izlerdir bizi olgunlaştıran, büyüten.
Savaşınız bile kıymetli olsun. Boş şeyler için, egolar için, hak etmeyen insanlar için savaşmayın. Ruhunuzu büyüten, kalbinizi yücelten şeyler için savaşın. Hele insanlar için hiç savaşmayın. Çünkü gerçekten isteyen gelir; kalmak isteyen zaten yanınızdadır. Olmuyorsa, zorlamayın…
Eşyaları aldığımız yere koyarız; insanları da hak ettikleri yere koymayı öğrenelim.
Bazı şeyler geri dönmeyi değil, geride kalmayı hak eder.
Hayatta bir kapınız olsun, bir de duvarınız…
Kapınız; iyiliğe, sevgiye, emeğe hep açık kalsın.
Duvarınız; sizi yoranlara, iç dünyanızı tüketenlere karşı dimdik dursun.
Ve bilin ki bazen olmaz.
Ama çoğu zaman, “olmaması” da tam da olması gerektiği gibidir. Çünkü hayat, bizim sandığımız kadar karışık değil; sadece bazen sessiz, bazen sabırlı bir öğretmendir.
Ve o öğretmen, hep aynı şeyi fısıldar:
“Olmayanlar da senin hayrınadır.”