GELDİ
çattı kapıya somestr tatili...
Cuma günü o 4 buçuk aylık "Aman yavrum dersine çalış,
O telefonu bırak elinden, dersine dön çabuk..."
Hadi oğlum/kızım biraz daha gayret" deyip çocuğunuzun arkasından iteklemeye kısa bir mola artık...
"Karnende bir zayıf olsun o zaman görücem ben seni!" gibi söylemlerinizi de tüketiysek bi 15 gün kadar tedavülden kaldırın sözlerinizi size zahmet...
***
Anneler, babalar, abiler, ablalar sözüm size, sözüm bize...
Yarış atı gibi ilkokuldan başladık koşmaya bu zorlu parkurda…
"Bugün sınavdan 90 almışım, neden 100 değil?" diye doldurduk beyinleri...
Bir zayıf geldi mi karnelerde, hemen ek dersler hazırlanıp, ders programları oluşturuldu.
Ya da cezalandırılıp hemen mahrum edildi çocukluğunda...
***
Çocukluğumuzu yaşayamadık, çocukluklarını yaşayamıyorlar...
Başladık 1. sınıftan en önce okumaya, yarışmaya...
Önlerindeki TEOG sınavı için 5. sınıfta altyapı oluşturmaya başlandı…
Dershaneler, ek derslerle pekiştirerek durmaksızın koştuk/koşturduk…
***
Daha bitmedi sonu 'S' ile biten sınavlarımız…
YGS, YDS, ALES, KPSS ve sonu görünmeyen bir sürü sınav ve stresi...
Hayatımızın bir bir kısmını okumaya ayırdık, yetmedi isimlerimizin önüne ünvanlar eklemek için diğer kısmını da harcadık…
***
Neydi öğrencilik hakikaten? Yarış atı olmak mı?
Yoksa hayatını sınavlara adamak mı?
Bir diploma için çocukluğumuzu yaşamamak/yaşatamamak mıydı?
Ruhsuzlaştı, hislerini kaybetti artık çocuklar.
Artık sokakta top oynamak yerine özel derslerde test kitaplarına gömüldü kafaları...
***
Artık gözlerindeki o çocuksu parıltılar yerlerini "Hangi arkadaşım benden yüksek not aldı acaba?" endişesi ve hırsı bürüdü.
***
Şimdi o karneleri heyecanla bekliyoruz. çünkü biliyoruz ki o karnenin mimarları bizleriz...
Peki hangisiydi gerçek başarı?
Hayat başarısı mı, akademik başarı mı?