"Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama.
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, oh ne güzel yine uyandım diye sevin…
Pencereni aç yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al, derin derin…
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü, serin serin...
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,
Çek, kızarmış ekmek kokusunu içine,
Bak güzelim kahvaltının keyfine.”
Can YÜCEL
HER
geçen gün hep bir önceki günden daha iyi olmak…Problem yaratan davranışların çözümüne ilişkin üretici bir ruh ve olası tersliklere karşı duran güçlü, vakur bir duruş…Mutluluklarını çoğalttıkça mutlu olacağını, mutlu oldukça çevrendeki her şeyin çoğalacağını bilmek…Her neredeyseniz sadece oranın tadını çıkartmak,Her kimleyseniz onun yanında hayatı kucaklamak, en içten, en samimi yanınızla…İnsanız…Elbette ki dönem dönem stres ve gerginlik kapımızı çalmıyor değil.Kimimiz fazlaca misafir ediyoruz stresi, kimimiz titiz ve obsesif (takıntılı) bir ev sahibi moduna girip kabul etmiyoruz içeri, ‘evde yokuuuuuzzzz’ edasıyla.
Stres, gerginlik, kaygı, moral bozukluğu yaratan durumlarda neler yaparız hiç düşündünüz mü?
Her insanın tepkisi farklıdır biricikliğiyle paralel, şüphesiz!Kimi stres anında kendisinden uzaklaşmayı seçerken kimiyse kendini kendinden uzak tutan her türlü kişi veya durumdan uzak durmayı seçiyor. Kimi savunma mekanizmalarının etkisi altına girmiş, kimi depresyona doğru koşar adım bir asosyallikle kendisini avutmaya çalışıyor.Öyle ya da böyle, doğru ya da yanlış gerçek olan tek bir şey var ki o da şu; kişi, stresi ya alt ediyor ya da eline yüzüne bulaştırıp kendisine daha da yaklaştırıyor.Yaşam enerjinize paratoner olan insanlardan uzak durmanız, daimi tavsiyelerim arasında.
Hatta mümkünse renkli bir kağıda yazabilirsiniz büyük harflerle,
‘
YAŞAM ENERJİNE PARATONER OLAN İNSANLARDAN UZAK DUR!
’ diye.Stres ve gerginliğe karşı olay öncesi, olay anı ve olay sonrası denklemi daima zihninizin bir köşesinde bulunsun.
Olumsuza dair ihtimalen de olsa yaşanılabilecek olan bir durumun önüne geçmek sizin elinizde, içinizdeki yegane güçte.Kendinizi sevin.Korkmayın, utanmayın, bu ayıp ya da yanlış bir şey değil.Sevin kendinizi.Kişi kendisini sevmeli, kendisine inanmalı ve güvenmeli.Yapabileceklerine, ideallerine, hedefe varmak için arşınlanan yol da atmış olduğu adımların geçerliliğine…Siz değerli okuyucularıma küçük bir tavsiye, belki dipnot olarak bir yerlere not etmek istersiniz.Olumsuz bir durum içerisindeyseniz ve bu durum sizi ve benliğinizi tehdit eder sıkıcılıktaysa olay yerinde beyninize komut göndermeyi deneyin.
“5 dakika sonra bunun bir önemi olacak mı?”
Cevap “Evet” ise şunu sorun: Şu an içinde bulunduğum durumun içimde yarattığı stres ve gerginliğin 1 saat sonra herhangi bir önemi olacak mı? Cevabınız yine “Evet” ise bu sefer şunu sorun: “Bu gerginlik, akşam benim ne kadar umurumda olacak?”
İşte, vereceğiniz cevaba göre şekil alacak yöntemler silsilesi, sizin beyninizde.
Arkanıza yaslanın, derin bir nefes alın diyaframdan ve düşünün, ‘beni benden başka, en az benim kadar kim önemseyebilir.’ diye.
En mutlu olduğunuz yeri düşünün ve sanki oradaymışsınız gibi hissedin.
İçinde bulunduğunuz atmosfer, manzara gözlerinize bayram yaptırıp ruhunuzu huzura erdirsin.
Unutmayın, siz değerlisiniz.
Kendinizin farkına vararak yaşadıklarınızı en iyiye ve en güzele odaklamaya çalışın.
Başlangıç, karar, inanç, azim ve sabır, rotanızı belirlemeniz hususunda en büyük yardımcınız olacak. Peki ya siz, siz içsel yolculuğunuza hazır mısınız? İyi yolculuklar.
“Çık evinden,
Neşeyle karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine.
Seni mutlu eden sesi duymak için “Alo” de…
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa…
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak.
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa,
Çocuk görürsen makas al.
Sonra şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı
Sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı?
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun.”
Can YÜCEL