Halk otobüsleri

Üç çeyrek asrı devirdim; öğrencilik yıllarımı saymazsak halk otobüslerine hiç binmedim.
Bundan böyle de (dilerim) hiç binmem.
Oldum olası kalabalıklar hep rahatsız etmiştir beni.
İtişip kakışmaya hiç tahammülüm yoktur.
Bu ön girişi şunun için yaptım.
Bugün size Şerefnur Kayhan’ın kaleminden Alanya halk otobüsleri ile ilgili yakınmaları dillendireceğim.
Dillendireceğim yakınmalar benim değil, sağduyulu halkımızın yakınmalarıdır.


* * *
Halk otobüslerini çok sık kullanan Şerefnur Kayhan Kardeşim yazmış.
Noktasına virgülüne dokunmadan paylaşıyorum.
… …
“Alanya’da özel halk otobüslerinde şoför ve yolcular arasında problem bitmiyor.
Kavgalar, yolcu indirmeler, yolculara diklenip, efelenmeler, itişmeler, kakışmalar, küfürler havalarda uçuşuyor.…
Bedava kartı olanlar (bilhassa 65 yaş üstünün sıkıntıları) diğer yolcu ve şoförleri de sıkıntıya sokuyor.
Her iki tarafında haklı ya da haksız olduğu taraflar var.
Koşullarım gereği; toplu taşıma sistemini yeğlemek durumundayım. Dolayısıyla bu tatsız olaylara çok sık tanık oluyorum.
… …
O nedenle bu yazımda, tanık olduğum bu olayları dillendirmek istiyorum.
Öncelikle otobüs şoförlerinden başlamak istiyorum:
Taşımalar özel de olsa bir kazanç kapısıdır.
Yani?
Yani bu da bir iş koludur. Unutmamak gerekir ki bu araçların deposu su ile dolmuyor.
Benzin fiyatları ışık hızı ile artıyor. Yakalamak ne mümkün.
Ücretsiz kart kullanan sadece 65 yaş üstü değil
O denli çok beleşçi var ki…
Var oğlu var…
Bu işin suyu çıkmış ya da çıkarılmış.
Bu kısa yolculuklarımda nelerle karşılaştım ve karşılaşıyorum.
Şoförleri tahrik etmek için ne gerekirse yapılıyor.
‘Nereye gidersem giderim sana ne!’ diyen mi ararsın; ‘Bana bu hak verilmiş, istediğim kadar oturur, istediğim kadar gider gelirim…’ diye efelenen mi ararsın…
Sözün özü tepeden tırnağa suistimal…
Tepeden tırnağa bencillik…
Olmaz böyle şey.
Suistimalin bu kadarı da çok fazla…
Gereksiz kullanımlar çok fazla olmaya başladı.
Yapmayın, gerçek anlamda ihtiyaç sahiplerini mağdur etmeyin.
Bu hak, hiç kimseye akşama kadar gez dolaş diye verilmedi.
Yapmayın.

* * *
Şunu demek, şunu vurgulamak istiyorum.
Şoför kardeşlerimizi sadece bunlar bunaltmıyor.
Bütün bunların yanında ilgili ilgisiz o kadar fazla insana yanıt vermek zorunda kalıyorlar ki.
Her türlü karakterden bunca insana yanıt vermek, onlarla muhatap olmak kolay mı?
Sinirler gergin.
Ekonomik kriz var.
Her ne kadar paralar havuzda birikse de yolcu yoğunluğu olan numara ile az yolcusu olan numara aynı getiride değil.
Üstüne üstlük o denli çok misafirlerimiz(!) var ki!
Misafirliğin de bir süresi vardır.
Ama bunlar nasıl ve de ne menem misafirlerse; misafirlikleri bir türlü bitmek bilmiyor.
Bunlar meydanı boş bulup T.C vatandaşı oldular. Bunlar da 65 yaş üstü kategorisinden bedava kart alıyorlar.
Bunlar da bu tür tartışmaların tuzu biberi oluyor.
İçip içip evindeymiş gibi koltukta sızan müşteriler var.
Bizzat tanık oldum; bir ayağı alçıda, koltuk değneği ile otobüse binip; ayaktaki yolcuların tutunduğu demire çıkıp akrobatik hareket yaparak diğer yolcuları çıldırtan yabancı gence, şoförü bile dinlemeyen yolcu müsveddelerine…
Akşama kadar her tür karakterden bu denli insanlarla konuşmak, muhatap olmak kolay mı?
Yolcu potansiyeli çok değişti.
Uyarı yazısı olmasına karşın, bebek arabalarını katlanmadan içeri sokan ve en az 3 yolcu ve engelliler için ayrılan koltukları engelleyen küstahlar var.
Yabancı yolcular çocuklarıyla birlikte koltuklara kurulup, yaşlı, hamile vatandaşlarımızın ayakta seyahatini izliyor.
Uyarılmalarına karşın umursamıyorlar.
Her otobüse binişimde; bu ve bunun gibi birçok olayı bizzat yaşıyor, görüyor ve üzülüyorum.
Biz yolcular bile bunları hazmedemezken, günde binlerce kişiyle uğraşan şoför(ler) ne yapsın?
Gelelim yolculara…
Bindikleri otobüslerde, bu sıcak havalarda (doğal olarak) klimaların çalıştırılmasını; yolcu kapasitesinin üzerinde yolcu alınmamasını istiyorlar.
Haklılar mı?
Elbette haklılar.
Ve sen yolcu arkadaş; sen de uygar olacak, yanındakini, etrafındakini rahatsız etmeyeceksin,
Otobüs boş iken çeşitli gerekçelerle otobüse alınmıyorsan, şoförle kavga etmeyeceksin, seninle kavga eden şoförün düzeyine inmeyeceksin.
Ya ne yapacaksın?
Uygar insanlar gibi aracın plakasını alıp yetkililere göndereceksin.
Otobüs içinde telefonu eline alıp, bağıra bağıra konuşmayacaksın.
Ayakta kalan yaşlı, hasta, engelli, hamile varsa görmemek için numaradan telefonuna dalmış gibi görünüp, rol yapmayacaksın.
Kısacası uygar olacak, kurallara uyacaksın.
Bizim zamanımızda görgü kurallarına uymak diye bir şey vardı.
Okullarımızda ders olarak okurduk bu kuralları.
Ailelerimiz, öğretmenlerimiz, bu konuda eğitime ağırlık verirlerdi.
Unutuldu şimdi bunlar.
Sözün özü, iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batıracaksın.
Bu durum her iki taraf için de geçerli.
Uygar olacak, uygar insanlar gibi davranacaksın.
… …
Yanlış anlaşılmasın sakın; kimseyi suçlamıyorum, naçizane yaşadıklarımı ve düşüncelerimi paylaştım sizlerle…”
* * *
Şerefnur Kayhan Kardeşimin, konuya ilişkin yazısını paylaştım.
Haksız mı Şerefnur Kardeşim?