PARİS
şokta, LONDRA tedirgin, MOSKOVA şaşkın; dünya diken üstünde. Evet diken üstünde; çünkü dünyamızın yaşanabilir bütün düzlüklerini çakır dikenleriyle doldurdular. Herkese ve her şeye yetecek bir dünya gerçeğini ters düz ettiler. Haklarından fazlasına sahip olabilmek için dünyayı yaşanmaz hale getirdiler.
Daha çok zenginliğe sahip olabilmek için daha çok insanı öldürebilecek silahlar, bombalar geliştirdiler. Bunu yaparken, en ilkel silahlarda biri olan bumerangı unuttular. Bumerang onu fırlatana geri dönüyordu oysa. Bu yüzden bumeranga sahip olmak tehlikeliydi. Batı dünyanın en acımasız bumeranglarını üretti ve şimdi fırlattığı yerden kendisine geri dönüyor.
Habil’le Kabil’i kavgaya tutuşturanlar, şimdi kavganın tam ortasında kaldılar. Milyarlar harcanarak kurulan güvenlik sistemleri, onca yıl eğitilen terör uzmanları çaresiz. Yuvarlak masaların etrafında toplanıp, yuvarlak sözler söylemenin ötesinde bir şey yapamıyorlar. Yapamıyorlar; çünkü ölüm makinelerini üretenler gün gelip bunların sahiplerine ihanet edeceklerini hiç düşünmediler. Bütün ihtimal hesaplarını yok etmek ve egemen olmak üzerine yapanlar, kelimenin tam anlamıyla afallamış durumdalar.
İnsanı tahtından edip yerine maddeyi koyanların tahtları sallanıyor. Den sefil çıkarları için insanlığın canını yakanların canı yanıyor. Bizse Filistin’de, Suriye’de , Irak’ta canımızı yakanların can acısını yüreklerimizde hissediyoruz. Çünkü baştan beri Habil’le Kabil’in kavgasına karşıyız. Çünkü “Dünya malı dünyada kalır”. Çünkü tene can veren bütün canları kendi canımız gibi sevmeyi emreder ve Yunus Emre dokuz yüz yıl öncesinden haykırır:
“Ben gelmedim dava için
Benim işim sevi için
Dostun bağı gönüllerdir
Gönüller dermeğe geldim.”
PARİS şokta, Londra tedirgin, Moskova şaşkın; dünya diken üstünde. Asıl önemlisi, insanlık diken üstünde. Dünyanın hangi kentinde olursa olsun bombalar insanlığımıza düşer. Her bomba insanlığımızın sınanmasıdır ve korkarım sınavı kaybediyoruz. Patlayan her bombayla birlikte Habil ve Kabil taraftarları safları biraz daha sıklaştırıyorlar. Ve saflar sıklaştıkça insanlığın gözündeki saflık kayboluyor. Sevgiye kodlanmış zihinlerimiz alt üst oluyor ve kin en yaygın kavrama dönüşüyor.
Bütün bu kargaşanın ortasında şu sözü söylemek kimsenin aklına gelmiyor: “HABİL ve KABİL KARDEŞTİR. İstanbul ve Paris, Bağdat ve Londra, Kudüs ve Roma kardeşlerin kurdukları kentlerdir.” Bu nedenle de bir kente düşen bomba, yüzünü hiç görmediğimiz kardeşimizin evine düşmüştür.
Kardeşlerinin evine bomba düşerken, evlerinde rahat uyuyanlara hatırlatmakta fayda var. Kimse kurşunlardan kaçamaz, kurşunlardan korunmanın yolu Habil ve Kabil’i barıştırmak ve tetiği çeken ele engel olmaktır.