Gürültü kirliliği…

Kendi kendimize verdiğimiz bir sıfat, bir paye var, 'Dünya Kenti”… Dünya Kenti olmak kim, biz kim! Biz günün yirmi dört saati, kentin dört bir yanında egzoz patlatan, ara gazı vererek ortalığı inim inim inleten, iki tekerli ayıların...

Kendi kendimize verdiğimiz bir sıfat, bir paye var, “Dünya Kenti”…

Dünya Kenti olmak kim, biz kim!

Biz günün yirmi dört saati, kentin dört bir yanında egzoz patlatan, ara gazı vererek ortalığı inim inim inleten, iki tekerli ayıların cirit attığı bir kentiz.

Biz, gecenin bir yarısı demeden, insanlar uykuda demeden olur olmaz bir saatte, havai fişekler patlatan magandaların yaşadığı bir kentiz.

Dünya Kentiymişiz.

Pehhhh!

Kim yitirmiş de, biz bulmuşuz, dünya kentini…

* * *

Yıllardır sürekli yazıyor, sürekli uyarıyoruz.

Yapmayın diyoruz, etmeyin diyoruz.

Biz bir turizm kentiyiz diyoruz.

Velinimetimiz turistler, gittikleri yerde sadece görsel güzellik değil, sessizlik de arıyor, sükûnet de arıyor, huzur da arıyor diyoruz.

Hadi konuklarımızdan vazgeçtik, bu kentin sakinleri olarak bizler de sessizlik arıyor, bizler de sükûnet arıyor, bizler de huzur arıyoruz…” diyoruz.

Yahu (çocuklar uykudaymış, hasta varmış, hamile varmış demeden) günün yirmi dört saati, altlarınızdaki egzozu delik ya da özel patlayıcı aparatlarla takviye edilmiş o iki tekerli gürültü makinelerinizle (ARKANIZDAN, SİZE ve YAKINLARINIZA BİNLERCE, ONBİNLERCE KÜFÜR EDİLDİĞİNİ BİLE BİLE) ortalığı inletiyorsunuz.

Ne zevk alıyorsunuz altınızdaki o iki tekeri, ilkel yaratıklar gibi bağırtmaktan. Efendi efendi kullansanız ya… Adam gibi kullansanız ya… diyoruz.

Yine günün olur olmaz bir saatinde, havai fişek denen şu aptal patlayıcıları niye parlatıyorsunuz, diyoruz.

Ne zevk alıyorsunuz, insanları rahatsız etmekten, yattığı yerden sıçratmaktan… diyoruz.

Diyoruz.

Diyoruz.

Diyoruz.

Biz yazıyoruz, biz okuyoruz.

Sayın Kaymakama, Sayın Belediye Başkanına, Sayın Emniyet Müdürüne… çağrı yapıyoruz.

Lütfen diyoruz, lütfen…

Önleyin bu sapıkları ve sapıklıkları.

Dünyanın dört bir yanından insanlar geliyor, buraya. Gördükleri görsel güzelliklerin yanında, görüp, yaşadıkları çirkinlikleri de ülkelerinde anlatıyorlar.

Lütfen önleyin bu magandalıkları, diyoruz.

* * *

Eczacı Ali Kasapoğlu Kardeşim yazmış.

Diyor ki, “Kuşlar ölüyor. Sadece kuşlar da değil;

hastalar, yaşlılar, turistler, sabah erken işe gidenler, küçük bebekler, yumurtadan kesilen tavuklar, savaş görmüş gaziler ölüyor!

Hükümetlerinin, “Türkiye terör ülkesidir, gitmeyin, ölürsünüz…” diye uyarmasına rağmen ülkemize gelen turistler, gergin terör ortamında acaba bir çatışma mı çıktı diye uykusundan fırlayan bizler, gördüğünüz üzere herkes, hepimiz çok ama çok kötü etkileniyoruz.

… …

Bu kentte Ali Kardeşim gibi, duyarlı on binlerce kişi var.

Ali Kardeşimin tepkisi, salt kendisi için duyduğu rahatsızlıktan dolayı değil; Alanya için rahatsızlık duyuyor ve üzülüyor.

Yine aynı şekilde ALÇED Başkanı Şerefnur KAYHAN ve Alanya Toplumsal Dayanışma Derneği Başkanı Canan ŞENCAN Kardeşlerim de aynı düşünce ve duygularla tepki vermişler. Onlar da kendileri için değil, Alanya adına rahatsızlık duyuyor ve üzülüyorlar.

… …

Kim dur diyecek bu magandalara ve magandavari tavırlara.

Hangi çağda yaşıyoruz.

Bu magandaları bu çağda, bu olanaklarla önleyemiyorsak, yazıklar olsun bize…

Dünya kentiymişiz!

Peehhh!