Gündeme damgasını vuran: Hubris (Kibir) Sendromu

Kelime kökeni olarak, eski Yunan mitolojisine kadar giden ‘Hubris'in; bu aralar gündeme ivedi bir şekilde damgasını vurduğunu bilmeyeniniz yoktur, diye düşünüyorum. Aşırı gurur, kibir, kasılma anlamlarını içeren Hubris; sendrom haline...

Kelime kökeni olarak, eski Yunan mitolojisine kadar giden ‘Hubris’in; bu aralar gündeme ivedi bir şekilde damgasını vurduğunu bilmeyeniniz yoktur, diye düşünüyorum. Aşırı gurur, kibir, kasılma anlamlarını içeren Hubris; sendrom haline geldiği vakit, kişiyi içinden çıkılmaz durumların içine sürükleyebiliyor ve tabii kişinin çevresindekileri de... Şöyle ki özellikle siyasilerde görüldüğü bilinen ve istatistiksel olarak kanıtlanan bu sendrom; 'iktidarda uzun süre kalan liderlerin, beyinlerinde ortaya çıkan bir kişilik bozukluğu' olarak tanımlanıyor. Araştırmalara baktığımızda hubris sendromu, eski Yunan’da kahramanın kendini beğenmişliği, küstahlığı, kibirli haline ve hırsına yenilerek yok olmasına neden olan nörolojik kökenli bir bozukluk, hastalık olarak karşımıza çıkıyor.
Kişiyi kendi egosunun içinde pohpohlayarak ‘Her şeyi ben bilir, ben söyler, ben yaparım’ inanışlarına salan bir hastalıktır, hubris sendromu. Peki, son günlerde sıkça tartışılan bu sendromun nedenleri ve belirtileri nelerdir?
1. Kişinin kendisinden başka hiçbir şeyi üstün görmeyişi,'En iyi benim' imajını, yaptığı her işte cüretkarca sergileyişi,
2.Kişinin kendini 'Vazgeçilmez bir kimlik' olarak her türlü hali hareket ve davranışlarında belli etmesi,
3. Aşırı kararlılık ve hataya asla kabul göstermeyişi,
4. Görüntüsüne, imajına aşırı önem veren ve başkalarının ne söylediğini aslında takan ama belli etmeyen,
5. Öncelikle 'Ben ne dersem o, benim fikirlerim önemlidir ve bana itaat edilmelidir' düşüncelerinin sıkça tekrarlayışı,
6. Kendi karar ve yargılarına aşırı güvenme; başkalarının önerilerine veya eleştirilerine katlanamama, küçümseme, alay etme,
7. Yaradan'dan başka kimseye verilecek bir hesabın olmadığı düşüncesi, Duyusallıktan çok akla ve mantığa önem veriş,
8. Aşırı süperego ve narsistik,'Ben bilirim'ci yapı,
9. 'Ben'den çok, konuşmalarında 'Biz'i vurgulaması,
10. Konuşurken, sıkça, kişinin kendisini “biz” sözcüğü ile tanımlaması... (Bu belirtiler, bu şekilde devam eder, gider.)
Yukarıda saydığımız belirtilerden en az 3 tanesini taşıyor olmak, bu teşhisin kesin kararı için kendi nezdimde elbette ki yeterli değildir. Yapılan geniş çaplı incelemeler sonucunda bu tanı hakkında kesin saptamalarda bulunulabilmektedir. Hubris Sendromu’na yakalanan kişi veya kişiler, genellikle bunun farkında değillerdir. Herhangi bir 'x' kişisinin ona içinde bulunduğu durumun yanlışlıklarını söylemesi durumunda, hubris sendromuna yakalanan kişi, hemen harekete geçerek tüm bu söylenenleri rahatlıkla yalanlayabilir. Hem de bunu öyle bir yapar ki karşısındaki insana neredeyse ne dediğini unutturur... İkna kabiliyetleri ve kendilerine olan güvenleri, son derece yüksek olan bu kişiler aşırı süper egolarıyla ahiret hayatını sıkça dillerine alırlar. Çevrelerinde dolanan tabir-i caizse,‘şakşakçı’ları, bu kişi veya kişilere kendilerini fazla güvende hissettirmektedir. Hatalarını bu nedenle kabul etmezler ve hep onlar, haklılardır.
TEDAVİ
" “Hubris sydrome (kibir sendromu)” tezini ilk ortaya atan bilim adamlarından olan Nörolog ve psikiyatrist İngiltere eski Dışişleri Bakanı Dr. Lord David Owen, “Kibir sendromu” teşhisi konan İngiltere Başbakanlarından Margaret Thatcher ve Tony Blair’in tedavi sürecinde ciddi rol oynamıştır." O zamandan bu zamana gelişen teknoloji ve imkanlarla birlikte çeşitli psikoterapi ve bireysel terapi seanslarıyla kişileri, kıskıvrak etkisi altına alan bu virüsün etkileri azaltılmaya çalışılmıştır.