Milletçe, insanca temennimiz Başbakan Erdoğan'ın bir an evvel sağlığına kavuşması, yönetime ve siyaset arenasına her zamanki celadetiyle dönmesi. Bu konuda sarih açıklamalar gelmeyince, doğrusu, endişelerimiz artıyor. Hem insan olarak, hem de şu sırada türlü iç ve dış badireler içindeyken yönetim ve iktidar boşluğunun hiç de iyi olmayacağını bildiğimiz için! Rotasını tamamen beğenmesek de şu sırada “korkusuz bir kaptan”, dümende kimsenin bulunmasından evla!
***
İnsan, ağır bir ameliyat geçirirken, ağır hasta yatarken, hayatını gözden geçirir, vicdan muhasebesi yapar, günahlarını–sevaplarını tartar… Merak ediyorum; mütedeyyin bir kişi olan Erdoğan da acaba böyle yaptı mı? Mesela "fahri savcısı" olmakla iftihar ettiği Ergenekon vs. davaların bu kadar uzamasından ve değerli gazetecileri, bilim adamalarını “geciken adaleti” tecellisini beklerken bu kadar uzun süre tutuklu kalmaları onun vicdanını insan olarak rahatsız etmez mi? Doğrusu, ben geceleri yatarken bütün bunları ve daha fazlasını, TC’nin akıbetini düşünüyorum ve uykularım kaçıyor!
***
Mesela, Balyoz davası “sanıklarından" Hasdal’da tutuklu Koramiral Kadir Sağdıç, duruşmada “Yalnız kaldık, gırtlağımız düğümlendi. Avukatlarımız çaresiz kaldı. Komutanlarımız gerçekte olmayan hukuka güvenmeye çalıştılar, hep yanıldılar. Sahte aydınlar sustu, sahte kahramanlar içtiği andı unuttu, içimizden hainler ve işbirlikçiler çıktı" diye feryat ediyor. Söylediklerinde acı hakikatler var. Özellikle, TSK’nin, “dizginlenirken” (deyim yabancı gözlemcilerin), bu hale getirilmesi halkın güvenini pespaye dedikodular yüzünden kaybetmesi ve Komutanlar arasına nifak sokulması, Erdoğan'ı Başbakan olarak hiç rahatsız etmez mi? Amiralin feryadı benim boğazımda düğümlendi. Erdoğan'ı hiç rahatsız etmez mi? Bu “ordu” en fazla ona lazım olacak!
***
Ve acaba Erdoğan hasta yatağında Dersim olayları dolayısıyla "Devlet" adına özür dilemesinin sonunun nereye varacağını düşünmez mi?
"Devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum" demişti. "Literatür varsa" diyerek bu konuda "edebiyat", "drama" yapmıştı ama milleti ve TC devletinin sırtından!
Ve bu "edebiyat" yüzünden Ermeniler şimdi özür bekliyor. Zaten bizim sözde aydınlar bu kampanyayı aralamışlardı. Dersim iddiaları, Ermeni iddiaları kadar abes ama şimdi Erdoğan ardına kadar açtı. Kapıdan başka ne talepler girecek?!
***
Mesela "Alevilerin Kemalizm'le İmtihanı" kitabının yazarı Dersimli Cafer Solgun, "Cemevi bizim ibadethanemiz, politik bir figür olan Mustafa Kemal’in resmi oradan kalkacak" buyurmuş. Bu kadar yıl aklı nerdeydi de, şimdi yırtılmış dondan, böyle çıkmak cüretini buluyor? Tabii ki Erdoğan’ın özründen!
***
Atatürk’ün Alevilere sevgisini yakından bilirim. Babama "Kılıç Ali" adını verirken "Bak ne kadar güzel; hem Ali, hem de Kılıç. Yani Zülfikar” demiş. Türk Alevilerin de Mustafa Kemal'e sevgileri, bağlılıkları malum…
Türk Aleviler bu “emre” uyarlar, Atatürk'ün resmini dergahlarından kaldırırlar mı? Hiç sanmıyorum.
Ancak şimdi onlardan Ata'nın resminin "Cemevlerinden kaldırılması" talebini bu adamın yüzme çarpıp, şiddetle öfke ve nefretle ret etmelerini bekliyorum! İnşallah yanılmıyorumdur!
***
Erdoğan’ın nekahet yatağında, geçmişteki günah ve sevapları düşünmesi, vicdan muhasebesi yapması gerekir. İnşallah, böylelikle sadece sağlığına kavuşmaz, ülkeyi sağduyuyla yönetmenin yolunu da bulur! Ezeli bir şifadır aldanmak!