Gençlerimize neler oluyor

​ SON zamanlarda gazetelerin üçüncü sayfaları, televizyonların asayiş bültenleri, içimizi acıtan olaylarla dolu.

Henüz hayatının baharındaki gençlerin, hatta çocukların karıştığı suç olayları, kolay yoldan zengin olma hayaliyle yasa dışı işlere yönelmesi, toplum olarak nerede hata yaptığımızı sorgulamamıza neden oluyor.

İzmir'de yaşanan ve bir emniyet müdürü ile polisleri hedef alan vahşet, bu savruluşun geldiği tehlikeli noktayı net bir şekilde ortaya koyuyor.

​Peki, bu tablo nasıl oluştu?

Bir nesil, neden okuyup, çalışıp, kendine düzgün bir hayat kurmak yerine, şiddete ve illegal yollara yöneliyor?

Bu sorunun cevabı, maalesef tek bir etkene bağlanamayacak kadar karmaşık.

​Televizyon dizileri, internet platformları ve sosyal medya, bugün gençlerin hayatında büyük bir yer kaplıyor.

Reyting ve tıklanma uğruna, şiddeti, yasa dışı yaşam tarzlarını ve ahlaki değerlerden uzak ilişkileri normalleştiren içerikler, ne yazık ki gençler için birer rol modeli haline gelebiliyor. "Kabadayı"lık kültürü, mafya yaşamı ve kısa yoldan köşeyi dönme hikayeleri, sanki gerçek hayatın tek geçerli yoluymuş gibi sunuluyor.

Oysa bu içerikler, geleneksel aile ve toplum yapımızla taban tabana zıt. En küçük siyasi eleştiriye dahi anında müdahale edilirken, genç zihinleri zehirleyen bu kültürel yozlaşmaya karşı maalesef yeterli bir duruş sergilenemiyor.

​Ancak sorunun tamamı kültürel faktörlere indirgenemez. Ülkemizde yaşanan derin ekonomik kriz, gençlerin gelecek umudunu derinden sarsıyor.

Üniversite mezunlarının bile iş bulmakta zorlandığı, iş bulanların ise aldığı ücretle geçinemediği bir ortamda, gençler "neden çabalayayım?" sorusunu sormaya başlıyor.

Bu umutsuzluk, onları kolay ve hızlı kazanç vaat eden yasa dışı yollara itebiliyor. Yoksulluk ve çaresizlik, bazen insanları beklenmedik kararlar almaya zorlar.

​Bir nesli kaybetmek, bir ülkenin geleceğini kaybetmek demektir. Bu tehlikenin farkına varmalı ve önleyici adımlar atmalıyız.

Gençlerimize sahip çıkmak, sadece suç işlediklerinde değil, daha ilkokul çağlarından itibaren başlamalıdır.

Sorunlu aile ortamlarından gelen, psikolojik destek ihtiyacı olan çocuklara erken müdahale edilmeli, hatta gerekli durumlarda devlet korumasına alınmalıdır.

​Sonuç olarak, bu durum, tüm toplumun ortak sorunudur.

Hükümetler, sivil toplum kuruluşları, aileler ve medya, hep birlikte bu savruluşa dur demeliyiz. Aksi takdirde, geleceğimiz olan gençleri, maalesef ellerimizle kaybedeceğiz.

Esen kalın…