Gemiyi hepimiz batırmadık mı? (1)

SEN; esnaf ağabeyim, ablam, kardeşim.   Şimdilerde

SEN

; esnaf ağabeyim, ablam, kardeşim.

Şimdilerde "Turist gelmiyor, gelende de para yok" diye ağlıyorsun ya!

Suçu uçak düşürülmesine, Almanya ve Hollanda ile yaşanan gerilimlere, Turizm Bakanlığı'nın yeterli çalışma yapmamasına falan bağlıyorsun ya!

Hiç aynaya baktın mı?

"Bu işte biraz benim de payım var" diye sordun mu, aynada gördüğün surete.

Veya, "Ben bu şehrin kalkınması, daha fazla turistin gelmesi için ne yaptım?" diye sorguladın mı kendini?

Kabul, istisnalar kaideyi bozmaz, ama turisti cezbedici bir hamle yaptın mı esnaf olarak.

"Amca oğlu butik açmış, parayı gözünden vurmuş. O yapıyorsa benim neyim eksik" deyip doldurmadın mı çakma Lacoste tişörtü, Nike ayakkabıyı, Adidas eşofmanı dükkanına.

Turist yerse, satmadın mı bu çakma malları en az orijinal olan ürünlerin rakamlarına.

Bu şehrin Avrupa ve Rusya'da "Adeta çakma mal cenneti" diye nam salmasına senin ve senin gibilerin sebep olduğunu unuttun mu?

Biliyorum, bu satırları okurken içten içe kızıyorsun ve "Talep var ki arz da var" diye savunuyorsun kendini, değil mi?

Ama kazın ayağı öyle değil sevgili esnaf ağabeyim, ablam, kardeşim.

Dünyanın en özel kumsallarından birine, en güzel tarihi eserlerin pek çoğuna, müstesna turistik tesislere ev sahipliği yapan bu şehre gelen turistin sarhoş olmasından istifade edip, gece yarıları kredi kartından "50 Euro" diye "500 Euro" çeken, enselenince kaçacak delik arayan da yine sen değil miydin?

Peki ya sen otelci ağabeyim, ablam, kardeşim.

Kabul, istisnalar kaideyi bozmaz, ama sen değil miydin açık büfede "et" diye soya fasulyesini, "bira" diye yüzde 20'si bira, yüzde 80'i su olan sıvıyı, "votka" diye merdiven altında patatesten imal ettirdiğin içkiyi turiste iteleyen.

Yerli turist kapına geldiğinde "Oda yok" deyip geri gönderen ve dolayısıyla uzun vadede para kazanabileceğin kaynakları kurutan, buna mukabil Avrupa'nın en gariban turistini sana kakalayan acentecinin önünde süklüm püklüm olup kırk takla atan, sen değil miydin?

Sözüm ona birlik olup "Aman ha fiyat düşürmeyelim" diye çağrılar yapılırken, çaktırmadan, diğer otelci arkadaşlarının hakkını gasp edip acenteciye 50 Euro'luk odaları 10 Euro'dan veren de sen değil miydin?

Peki ya sen tekneci, restorancı, diskocu, barcı ağabeyim, ablam, kardeşim.

"Nasıl olsa içiliyor" diye kaçak viskiyi, kaçak votkayı içine su karıştırıp satan, tezgah altından satılan uyuşturucu ile voliyi vuran, işletmenin kapanış saatine yakın, gece saat 02.00 dolaylarında hesabı şişirdikçe şişiren, itiraz eden turist olursa da badigartlarına tartaklatan, tehdit ettiren sen değil miydin?

20 liraya sattığın tekne turunda müşterinin önüne "meşrubat" diye sulandırılmış dandik meyve tozu koyan, "köfte" diye sakatattan imal sözde kıymayı iteleyen de sen değil miydin?

Yoldan geçen müşteriyi kolundan çeken, içeri gelmeyene arkasından artık hangi dili çat pat biliyorsan o dilde galiz küfürler savuran, hasbelkader içeri giren turiste, kafasında 15 bardak taşıyan, ağzına gaz alıp ateşle püskürten gariban garsonu "animatör" diye yutturan da yine sen değil miydin?

Bu şehrin yazılmayan, "nedense" görmezden gelinen küçük sırlarını yaratan, can veren, bugün tamamı yazılsa bırak kitabı, ansiklopediler dolusu arızayı oluşturan da sen değil misin?

Peki ya sen, siyasetçi, bürokrat ağabeyim, ablam, kardeşim...

(Not: Bu yazıda sözü edilen şehir, Amerika'nın Miami kentidir, Alanya ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.)

-DEVAMI YARIN-