Geçmişin izi (381)

Yanımda avla hiç ilgisi olmayan Taci işte diyor şu kuru beyaz çamın altında. İşte bize önünü döndü. İşte yan döndü. Böyle o tekeyi bana göstermeye çalışıyor. Ben görmek için büyük gayret harcıyorum ama bir türlü tekeyi göremiyorum....

Yanımda avla hiç ilgisi olmayan Taci işte diyor şu kuru beyaz çamın altında. İşte bize önünü döndü. İşte yan döndü. Böyle o tekeyi bana göstermeye çalışıyor. Ben görmek için büyük gayret harcıyorum ama bir türlü tekeyi göremiyorum. Ve teke doğal gezginde olduğu için yürüyüp kaybolup gidiyor. Bize azami yüz elli metre uzaktan salına salına geçip gidiyor ve ben tekeyi göremiyorum. Doğada en küçük bir yabancıyı, küçücük bir hareketi algılama yeteneği olan biri olarak bu beceriksizliğime bir türlü anlam veremiyorum.
Tekeyi görememek moralimi bozmuştu. Müthiş canım sıkıldı. Şakaklarım patlayacak gibi ağrıyordu. Yaşadığım bütün olumsuzluklarda müracaat ettiğim yöntemi denedim. Hemen bir ateş yakıp ateşin yalımlarında kızıl yeleli atı seyre daldım. Kızıl yeleli atı seyrederken önce uçanlarda beynimin vücuduma söz geçirememesi, titrememem mani olamayıp on dörtlü tekeyi isabetsiz atışlarla vuramayışım, vuramadığım tekeyi bir hafta sonra Sülo’ya kendi ellerimle ikram ettiğimi yaşadım.sonra Asar’ın dinide Hacı’yla birlikte esintiyi hesaplayamayıp altılı tekeyi kaçırmamız. Sonra Düldülüm yalımlarında vurduğum tekeyi alamayıp orada bırakmamızı yaşadım. Bu arada ateşin karşısında oyalanmamız üşüyen Taci’nin ısınması için bir fırsat 9olmuştu. Beceriksizliğime bir anlam veremesemde kendi kendime itiraf edemesemde Hacı istediği kadar bunlar avcılığın şakalarıdır, yaşanır unutulur desede kızıl yeleli atı seyrederken Kemal Doğan’ın sözü kulaklarımda çınladı. Avcı yaşlandıkça şansı azalır. Eh bende çocuk değilim. Elli yılı sırtıma alıp atmışa doğru taşıyorum. Zor gelsede doğada bazı gerçekleri kabullenmek gerek diye içimden geçiriyorum. Yinede adım gibi biliyorum bunu Hacı’ya söyleyince de boşver Baba yarın daha büyüğünü görür vurursun. Daha bizim av yapacağımız yıllar önümüzde diyip beni esretmeye çalışacaktır. Ama gerçek gerçektir.
Orada ateşin karşısında epeyce oyalandıktan sonra kalkıp etrafı dürbünleye dürbünleye manara döndük.
Kerim’le Hacı Asar’ı, Gengelli’yi, Kartal Tüneği’ni, Karasay’ı kontrol etmişler. Suyun çatına kadar inmişler. Dönüşte benim kümeye sapıp birazda orada vakit geçirirken Asar’ın ala karlı doruklarında bir teke görmüşler. Fakat teke bir türlü aşağıya inmemiş. Hacı’da Kerim’e garantili bir atış yaptırabilmek için beklemeyi önermiş. Tekede inmemekte ısrar edince hava kararmış. Onlarda hiçbir şey yapmadan geri dönmüşler. O geceyide çeşitli sohbetlerle ayazda kurumuş etimizden yiyerek geçirdik. Bir gün sonrasının programını yaptık.
Sabah erken Kerim’le Hacı bizden biraz erken manardan çıktılar. Bizde şafakla beraber çıktık. Yavaş yavaş Gevenlik, oradan benim kümeye geldik. Daha dürbünü çıkarmadan dağı şöyle bir taramadan Kerim’in attığı tüfeğin sesini duyduk. Kerim Magnum Zaver 2002’yi almıştı o gün. Mahnum merminin sesi gökyüzünü yırtarken Hacı’nın Filintasının seside o sesin yankılarına yetişti.
DEVAM EDECEK