Oradan biz arabaya binmeyip misafirlerimizle vedalaştık. Hacı’yla birimiz Akdağ’ın kuzey ayağını diğerimiz güney ayağını kontrol etmek için ayrıldık. Baskıbeli ala karlıydı. Karlardan aşağı doğru her yeri dikkatle aramama rağmen bir şey takılmadı dürbünüme. Akşam karanlığı tam bastırmadan Hacı’yla buluştuk. Normal bir tempoyla yürüyerek semercinin manarına geldik. Ateşimizi yaktık. Çay, tütün, çorba faslından sonra gündüz tencereye koyduğumuz kelle paçayı çorba yaptıktan sonra bir gün sonrası için ayırdık. Uykuya varmışız. Hacı’nın sarsmasıyla uyandım. Hacı kulağıma fısıldayarak kalk kurt bize misafirliğe geldi. Bir iki kurşunla karşılayalım diyince, Hacı dedim bende yavaşça, rüyamı gördün ne kurdu. Susta dinle dedi. Hakikaten bende kulak kesilince bizim dışarı attığımız kelle paça kemiklerini kurdun kütür kütür kemirip yediğini, bunu yaparken çıkardığı sesleri duydum. Peki dedim ne yapalım. Bilmem dedi Hacı. İstersen yavaşça çardağa çıkalım. Sesin geldiği yeri birimiz çep feneriyle ışıtmaya çalışalım. Birimizde tüfek atabilirsek atalım. Hacı cep fenerini aldı. Ben tüfeğin dürbününü çıkardım. Emniyetini açıp tetik ağırlığını tetiği öne iterek azalttım. Çardağa yavaşça çıktık. Sesin geldiği tarafa Hacı feneri tuttu ama oralarda hiç bir şey göremedik. Biz hizmetimizdeki bir sürü alet edevatla kurda sahip olacağımızı sanarak hata yapmış boşuna onuda rahatsız etmiştik. Dağların amansız korsanı sanılan bu duyarlı hayvan bizi anında algılamış ve kaybolmuştu. Sabah etrafı araştırdığımızda bizim dışarı attığımız bütün kemikleri, tavşanların atılan iç organlarını alarak kurdun kendine güzel bir ziyafet çektiğini ve diş darbeleriyle çıkardığı seslerle bizide bir an kendine sahip olabilmek hayalleri kurdurduğunu gördük. Gündüz bile avcı bir yerde beklerken teradüfen avcının üstüne gelmesinin dışında kendiene kolay kolay tüfek atma şansını avcıya tanımayan bu hayvanı hafife almışız. Avcılıkta çıraklık hiç bitmiyor. O gün hacıyla Asar Gengelli’yi kontrol ettik. Suyun çatına kadar inip Kartal Tüneği’nin bir ayağını oluşturan Karasay’daki gördüğümüz birkaç keçi ve oğlakla flört ederek vakit geçirdik. Akşam yine manarımıza döndük. Biz ateşimizi yakıp çorbamızı ısıtırken Çökele düzlüğüne gelen bir arabanın uğultusunu duyup farını gördük. Araba boğazdan girdi sessizce orada kaldı. Hacı dedim bu mevsimde kim olabilir. Bizim dağda olduğumuzu bilen bir dost olup oralarda zor duruma düşmesin. Hacı boşver dedi. Susayan dereyi bulur. Otur çorbamızı içelim. Çorba, çay, Hacı’nın sigara keyfi neredeyse bir saate yakın bir vakit geçirdik. Arabanın farını gördüğümüz kimse bir ses çıkmayınca Hacı dedim kalk şu adamlara bir bakıp gelelim. Olaki bir yardıma ihtiyaçları olur.
DEVAM EDECEK