Bu ara dağcı Yılmaz Sevgül yanıma geldi. Bir sporcu centilmenliğiyle dostum dedi küçümsenmeyecek bir işi başardınız. Sizi kutluyorum. Eğer adamların ihtiyaç duyarlarsa benim aparatlarımın içinde makara var. Kurup sedyeyi yukarı çekebiliriz. Hocam dedim arazi ona müsait değil. çaresiz bu iş kas gücüyle yapılacak. Hem dedim siz bizim başarıyı takdir ediyordunuz, ya sizin başarınıza ne demeli. Onu değerlendirmenin ölçü birimi var mı ki. Hiç bilmediğiniz tuttuğunuz her yer kopan, her yeri hareketli bir dağda büyük bir cesaret sergileyip cesede kadar ulaşıp onu sedyeye tesbit etmek az bir işmi. Başarının çoğu sizin. Biz sadece çok iyi bildiğimiz bu doğa parçasını kendi lehimize kullandık. Başkada bir şey yapmadık. Kutlanacak birileri varsa oda sizlersiniz dedim.
Yıllar sonra 17.12.2010 da Yılmaz Sevgül hoca benim büyük oğlum ve eşinin kurduğu Alanya Bahçeşehir Koleji sponsorluğunda Bahçeşehir Koleji kampüsünde Everest’in Zirvesinde konulu bir seminer verdi. O günü takip eden günlerde de Alanya Kültür Sarayın’nda Everest’in Zirvesinde adı altında efsane dağcı Nasuh Mahruki ile Everest’e tırmanışlarını ve o muhteşem dağın resimlerini yansıtan bir fotoğraf sergisi açtı. Alanya’nın büyük ilgi gösterdiği seminer ve sergi sıra dışı bir ihtişamı yansıtıyordu. Yılmaz Sevgül hocayı bir daha gönülden kutladım.
O kadar kalabalığın meraklı bakışları arasında Kerim ve Sülo cesedi yola kadar çıkardılar. Hazırda beklettiğim bir kamyonete konan ceset Alanya Devlet Hastanesi’nin morguna doğru yola çıktı. Bizde yola çıktığımız ekiple geri döndük. Çünkü Karapınarlı Kerim kendini evine kadar bırakmamızı istemedi. Orada bulunan bir köylüsünün arabasıyla gidebileceğimizi, bizim iş, güç sahibi insanlar olduğumuzu, kendisiyle vakit kaybetmememizi söylemişti. Kerim’le ondan sonraki dostluğumuz hiç kesilmeden devam etti. Böylesine mütevazi, böylesine mantıklı bir insanla başka bir şeyde zaten olamazdı.
Olayın arkasından yazılı ve görsel medya 300 metre uçuruma atılan Hollandalı turistin cesedi yerel keçi avcıları tarafından çıkarıldı şeklinde bir haberle kamuoyuna duyurdu. Takip eden günlerde başta ekibi himaye eden turizmci olmak üzere bir çok turizmci arkadaşlarımla beni otellerinde ağırlamak istediklerini söyleyip otellerine davet ettiler. Fakat reklam kokuları aldığım için hepsini geri çevirdim. Çünkü reklamın olduğu yerde bizim işimiz olmazdı. Olay yerinde bile medyanın çok uğraşmasına rağmen çocukları sıkı sıkı tembihlediğimden ne bir ropörtaj ne bir resim vermemiştik. Biz ustalarımızın bize öğütledikleri gibi sahil gönüllerimizle elimizden gelen beceriyi insanlarla paylaşmış, bir madurenin cesedini orada yok olmaktan kurtarıp çıkarmıştık. Bunu abartıp reklam aracı yapmanın hiç gereği yoktu.
Takip eden günlerde kurbanın adını, soyadını, doğum, ölüm tarihini belirten pirinçten bir plaketi ailesi Hollanda’dan getirip kurbanın atıldığı yerdeki kayaya çakmamı istemişlerdi. Götürüp çaktığım plaket kötü niyetli insanlar tarafından kısa zamanda yok edildi.