Hacı’nın dediği yerden tekeye neredeyse yüz elli metre yaklaştık. Dostum hemen tümseğe av torbasını yerleştirdi. Ben de torbadan destekledim nişan alıp tetiği okşadım. Kantağın içindeki teke bir zıpladıktan sonra kendini çevreleyen kayanın arkasında kayboldu. Hemen oraya koştuk. Tekenin olduğu yerde kurşun atıldığını işaret eden hiçbir şey yoktu. Yalnız tekenin zıpladığı kayada avuç içi kadar bir ıslaklık vardı. Hiç vakit kaybetmeden tekenin koştuğu istikametteki benden önde olan Hacı kurşunu patlattı ama isabetsiz. Tekeyi tekrar kaybettik. Onu bir daha gördüğümüzde tüfek atamayacağımız kadar uzaktaydı ve akşam olmuştu. Hacı dedim nedir başımıza gelen. Sabahtan beri kaçırdığımız ikinci teke. Hayır dedi Hacı, bu teke kaçmış sayılmaz. Bu tekeye senin attığın kurşun değmiş. Değmese kendine kurşun atılan teke bu kadar yavaş mı kaçar. Şimdiye kadar Akdağ’ın zirvesini bulmuştu. Bu teke yaralı ama onu Akdağ’ın sarplarına kaçmadan tekrar görüp tüfek atabilmeliyiz. Onun içinde burada gecelemeliyiz. Bir delik bulalım. Hacı dedim ciddi olamazsın. Bu mevsimde burada delikte dirsikte nasıl sabahlarız. Sabahlarız dedi Hacı. Şu kehi dönelim şuraların köye bakan kısımlarında önümüzde devrilmiş ağaçların olduğu bi yer var orayı bulalım. Ateşimizi yakınca işimiz kolaylaşır. Hacı’nın dediğini yaptık. Kendimize korunacak bir taşaltı bulup ateşimizi yaktık. Etrafta devrilmiş çok ağaç vardı ama kocaman ağaçları parçalamak ve yattığımız yere taşımak oldukça meşguldü ama imkansızda değildi. İlk ateşimizle sırtımızın rutubetini giderip ısınmayı denedik. Ondan sonrası korktuğumuz kadar zor olmadı. Torbalarımızda taşıdığımız küçük testere çakılar marifetiyle nöbetleşe odunlar kestik ve taşıdık. Yine nöbetleşe uyuduk. Şafakla beraber harekete geçtiğimizde çok sarp bir kayanın üstünde bizim tekeyi yine gördük. Teke bulunduğu yerden emin, çok fazla hareketli görünmüyordu. Bizde acele etmeden sokulduk. Enim konum nişan aldım tetiğe dokunduğumda kurşun yiyen teke önce çöktü, sonra küçük bir hareketiyle aşağıya uçtu. Düşerken çarpmaların etkisiyle sol boynuzu kökünden çıkmıştı. Aşağı düşen tekeyi ben temizlerken Hacı tekenin kaybettiği boynuzu da bulup geldi. Benim attığım ilk kurşun tam kürek üstünden girip tahminen on beş santimetre ilerisinde aynı istikametten çıkmıştı. Demek ki bizim heyecandan tam kılış gördüğümüz teke bize yan duruyormuş. Kurşunu yiyip zıplayınca milyonda bir ihtimal olabilecek hadise gerçekleşmiş, gözü sivri bir kayaya çarpmış parçalanmıştı. Bizim kayanın üstünde bulduğumuz ıslaklık tekenin akan gözüydü. Hacı’nın attığı kurşunda tekenin sağlam boynuzunu delip çıkmıştı. Dokuz yaşını geride bırakmış bir ak tekeydi. Gerek boynuz açıklığı, gerek boynuz uzunluğu sakalı, kolanı oldukça güzeldi. Yalnız tüyleri biraz mattı. Sonradan doğa taksidermine tahnit ettirdiğim bu teke şimdi av müzemi süslemektedir.
DEVAM EDECEK