Sonradan ben bununla da yetinmeyip Uçurtmak’ta da bir arazi aldım. Hacı oraya da bir av kulübesi yaptı. Sanki altı yüz yıl yaşayacakmışız ve de avcılığı hiç bırakmayacakmışız gibi avlığın en başında ve en sonunda birer av kulübemiz olmuştu. Şimdi onlar yalnızlığını yaşamaktalar. Peter bir yıl sonra ilginç iki avcı arkadaşla tekrar Alanya’ya geldi. Bunlardan biri dipçik gibi bir genç Detar. Detar normal bir Avrupalıya göre ufak tefek. Her türlü sporu yapmış, tabiri yerindeyse dipçik gibi bir arkadaştı. Olağan üstü bir dağcıydı ve olağan üstü hoşgörülü, alçak gönüllü, sevmenin ve paylaşmanın mutluluğunu yaşamış birisiydi. İkincisi de aristokrat Sir Niko. Sir Niko o yıllarda yetmişli yaşlarını yaşıyordu ama bir genç avcının sahip olduğu güce ve beceriye sahipti. İncecik vücudu, iki metreye yakın boyuyla tam bir karizmaydı. Her gün değiştirdiği çık kıyafetleri, sağ elinden hiç bırakmadığı yürüme butonu ve şapkaları sanki karizmasını tamamlamaktaydılar. Bir de Sir Niko’yu gölge gibi takip eden avın dışında ondan hiç ayrılmayan uşağı. Onları alıp Gedevet Yaylası’nda Ahmet Uğurlu’nun evine yerleştik. Gece yatmadan önce Sir Nico herkesi topladı. Herkes ayağa kalksın dedi ve bizi bu saate ulaştırdığı için tanrıya şükranlarımızı sunalım. Herkes kendi dininin usullerine göre duasını tamamlayınca Sir Nico bunu dedi bir Fransız şarabıyla kutlayalım. Sir Nico’nun devamlı hizmetini gören uşak onun temayüllerini bildiği için özel bir sandıktan çıkardığı şarabı açtı. Sir Nico’nun özel bardağına biraz koyduktan sonra şişede kalan şarabı herkese eşit miktarda bölüştürdü. Sir Nico’yu gölge gibi takip eden uşağın görevini anlamıştık. Onun kıyafetlerini ve şarabını takip ediyordu. Bu seramoniden sonra herkes yattı. Koca evde neredeyse iki kişiye bir oda düştüğünden Peter’a kimseyi taklit edecek bir malzeme çıkmamıştı. Sabaha karşı saat üç buçukta kalkılınca Sir Nico akşamki seramoniyi tekrarlattı. Bu sefer ikram İtalyan şarabıydı. Uşağı evde bırakıp biz iki Land Rover ile Cevizlidere‘yi bulduk. Arkadaşlarla görev taksimi yaptık. Ben Sir Nico ile Kartal Dağı’na çıkacaktım. En sevdiğim dağlardan birisi olduğunu birden çok tekrarlamışımdır Kartal Dağı’nın heralde. Acele etmeden Sir Nico’yla Taşatan dibinden Sarmaşıklı İn’in üstünden Sarıdağ’ından, Çağlayan İn’den Su Deliği’nin karşısına kadar yükseldik. Çok uğraşmama rağmen misafirime bir av gösteremedim ve tekrar biraz daha aşağılardan geçip akşama Cevizlidere’ye indik. Sir Nico’ya kendisine bir av gösteremediğim için üzgün olduğumu söyleyince, dostum dedi av her yerde avdır. Ben geçen yıl Sibirya’da ayı avına gittim. Bir dişi ayının peşinden yedi günümü harcadım. En sonunda onu vuramadım. Ben avcılığın bir sürprizler zinciri olduğunu bilirim sen üzülme. Sir Nico’nun hoşgörüsü, toleransı karşısında Sir’lüğünü bile unutabilecek avcılık felsefesine vakıf ilkeli bir avcı olduğunu anladım.
DEVAM EDECEK