Benim olduğum yerde av sohbetleri eksik olmadığından Atina’da da bir avcı arkadaş edindim. Oda Trabzon’dan Atina’ya gönderilmiş ve bir Alayalıyla evlenmiş Minas. Minaz beni Atina civarında bıldırcın avına gönderdi. Bütün grup Atina çarşılarında krize girmiş gibi alış veriş edip eğlenirken ben bağlık, bahçelik, dağlık yerlerde Minas’la bıldırcın avlıyordum. Bilindiği gibi bıldırcın avlamak için bir köpeğe ihtiyaç vardı ama Minas’ın köpeği filan yoktu. Avcılıkları da bizden biraz gerideydi ama o yıllarda bize göre teçhizatça zenginlerdi.
Dediğim gibi herkes çarşıdayken ben Yunanistan’ın başka taraflarını gördüm. ,Avrupa Birliği’nin onlara lütfettiği tarımsal olanakları, kullandıkları malzemeleri görme fırsatım oldu. Daha o yıllarda bizde çok senelik katkı maddeli branda yoktu. Yine sulamada damlama sistemi yaygın değildi. Av malzemeleriyle onları da gezdiğim avlıklarda yakından görme fırsatım olmuştu. Bizdeki yokluklardan haberdar olan Minas dönüşümüzde çeşitli çap ve çeşitli marka mermiler, bıçaklar, cep fenerlerinin oluşturduğu bir bavul dolusu hediye hazırlamış. Havaalanında elime tutuşturdu. Güçlükle taşıyabildiğim ağırlıktaki bavul ilk kontrol noktasındaki cihaza takılınca eşim dahil bütün arkadaşlar geçtiler, görevliler beni tuttu. Bereket versin Atina’daki Alanyalıların liderlerinden Costa bizi izlemekteymiş. Gelip müdahale etti, derdimizi anlattı. Yunanlı görevliler pilota soralım mahsuru yoksa götürebilirsin dediler ama pilot uçağa patlayıcı madde alamam diyip kabul etmeyince benim hediye bavul Atina havaalanında kaldı. Costa söyleniyordu. Akılsız laz, adamın başını belaya sokuyordun diye. Bu arada yeğenim Kerim yivsiz av tüfeğinden sonra yivli av tüfeğiyle de ilgilenmeye başladı. Sık sık onu atışlara götürüp heveslendirdim ve çok iyi bir keskin nişancı yetiştirdim. Öyle ki bazı av sezonu başlangıçlarında bakalım ne durumdayız diye deneme atışlarına gireriz. Ahmet Güven, Ahmet Uğurlu ve Kerim bu işi biraz abarttılar. Özellikle Ahmet Güven’le Kerim tüfeğin içinden çıkan boş kovanı hedef dikip koyunla kuzuyu birleştirdiklerinde aynı boş kovanda iki delik açtı. Deneme atışlarına ilk başlayan Ahmet Güven, Kerim ben yaşlıyım kovanın kalın olan dip tarafından deleyim. Sende ince olan üst tarafında del diye espri yapardı. Kerim’in keskin nişancılığı askerde devam etti. Manisa Kırkağaç’ta acemiliği bitiren Kerim jandarma komando olarak ilk sınır ötesi hareketlere keskin nişancı tüfeğiyle katılanlardan olacak, kendisine verilen keskin nişancı tüfeği vurulmasına rağmen Kerim askerden sağlam dönecekti. Anlatmayacak kadar özel saydığı anılarında tüfeği vurulduğuna göre bir çok tehlike atlatmış olmasına hiç şüphe yoktu ama o avcılık öğretisinin gereğine uyarak hiç şikayetçi olmadı. Bilakis askerde yaşadıklarının karakterinin sağlamlaşmasına neden olduğu ifadesini çok kullanan birisidir. Kerim’den sonra küçük oğlum Mehmet’te henüz altıncı sınıfta atıcılığa başladı. Çok erken yaşta kulaklıksız atışlar yaptığı için neredeyse kulaklarını kaybediyordu ama erken fark edip tedbirini aldım. Bütün bunları yaşarken haklı olarak gururlanıyorum.
DEVAM EDECEK