Geçmişin izi (328)

Doktor Necip Sondaç'tan sonra Doktor Metin Atalay'da benim grupta yerini aldı. Metin önce kuş avıyla meşguldü. Onunla birde Alanya'da oturduğum yıllarda ev komşuluğu yapınca kanına girip keçi avına da heveslendirdim. Şimdi herhalde...

Doktor Necip Sondaç’tan sonra Doktor Metin Atalay’da benim grupta yerini aldı. Metin önce kuş avıyla meşguldü. Onunla birde Alanya’da oturduğum yıllarda ev komşuluğu yapınca kanına girip keçi avına da heveslendirdim. Şimdi herhalde onunda anlatacağı bir sürü av anıları birikmiştir. Metin bilindiği gibi Gazipaşa kökenlidir. Bir soğuk kış pazarı beni ailece Gazipaşa’da davet etmişti. Ben yeğenim Kerim’le fırsat bulursak avlanırız düşüncesiyle arabaya köpeğimizi de koyduk. Sabah erken Metin’in Kahyalar beldesindeki evini bulduk. Çoluk çocuk hanımlar zevkli bir kahvaltının arkasından oturup sohbet ederken etraftan tüfek sesleri duymaya başladık. Zaten bahane aramaktayız, tüfek seslerinin tahriklemesiyle hanımlardan müsaade isteyip ava çıktık. O bölge o tarihlerde şimdiye oranla fazla yapılaşmamıştı. Bıçkıcı Çayı’nın özellikle batısında, kısmen şimdiki havaalanının olduğu yerlerde başladık avlanmaya. O gün o yıllarda bizim bölgemizde nadir görülebilecek çulluk curnatası vardı. Çulluklar bazen köpeğin fermasından, bazen kendiliğinden kalkıyorlardı. Bazen de köpeğimiz fermadayken bakışları ve kuyruk hareketleriyle önünde birden çok avın olduğunun işaretini veriyordu. Metin, Kerim ve ben o gün neredeyse tüfek atmaktan yorulduk. Bu arada bir sırtta köpek uğraşa uğraşa zorla iyice kusmuş iki kekliği de aynı anda kaldırdı. Bir dubleyle ikisini de indirince beni karşıki sırttan seyreden Metin neşesinden havaya ateş ediyordu. Bu kadar verimli, hasılatı yüksek bir kuş avı bana gençlik yıllarımda ustalarımla yaptığım keklik avlarını hatırlattı. Açık yerlerine ekin ekilmiş çok seyrek kısa bir fundalıklı tümseği çıkarken önünden ani fırlayan bir kaz sürüsünden iki tane kazıda Kerim bir dubleyle alaşağı edince keyiflenmiştik. Böyle bir avda hangi avcı keyiflenmezdi ki. Kazlardan sonra önümüzden kalkan çullukları avlayarak ger döndük. Metin’in şöminesinin başında yemeğe oturduğumuzda mezemiz çulluk kokoreciydi. Çünkü bağırsaklarından yaptığımız kokoreç herkese yetecek kadar çok vurmuştuk çullukları. Bundan sonra Metin’le Gazipaşa’da bir çok av yaptık. Bende hatırlayabileceğim kadar iz bırakanları sizlerle paylaşmak istiyorum. Metin’in dedesinin yaylası Gevenes’e keklik avına gider, orada demirci Topal Bahri Usta’ya misafir olurduk. Bahri Usta’nın eni tipik kırsal kesim evinin özelliğini taşıyan bir evdi. Bize ev sahipliği yapan Bahri Usta da çok misafirperver ve çok hoşsohbet bir Toros filozofudur. Bahri Usta’nın odun sobasının başında geceler, keklik avlayacağımız yerlere yürürdük. Bazen avcılıkla hiç ilgisi olmamasına rağmen bir doğa sevdalısı olan Hüseyin Kan ve Metin’in ağabeyi Cengiz Atalay’da bize arkadaşlık ederlerdi.
DEVAM EDECEK