Toplumda yaygın olan bir hastalığı gündeme taşımak istiyorum. Hepinizin bildiği gibi toplumun çok büyük bir kesimi bir şekilde sporla, özellikle de futbolla iç içe bir hayat yaşıyor. Hiç bir şey yapmayanlar dahi en azından televizyonda maç izliyordur ya da spor sayfalarına göz gezdiriyordur. Eğer futbolseverlik, takım taraftarlığı burada kalabilse hiç bir problem olmayacak. Fakat tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de fanatizm korkutucu boyutlara ulaşmış durumda.
İnsanların çoğu tek başlarına kendilerini güçsüz, savunmasız, büyük işler başarma kabiliyetinden yoksun, yalnız hissederler ve özellikle bilmediklerinden, hükmedemediklerinden, kendilerine dokunulmasından korkarlar. Bu nedenlerle sürekli olarak etraflarına mesafeler koyarlar.
Bu korkulardan, savunmasızlıklarından kurtulabilme duygularıyla, üyeleriyle aynileşebildiği, her şeyin tek bir bedende yaşanıyormuşçasına hissedildiği kitlelerin içinde bulunmayı arzu ederler. Çok basit bir örnek verecek olursak insanların bir kalabalık gördüklerinde gayri ihtiyari de olsa oraya yöneldiklerini gözlemlediğimiz çok olmuştur. Kalabalığın oluşma sebebini bilmese de o topluluğun içinde olma arzusu insanın yapısında içgüdüsel olarak mevcuttur.
Evet, insanoğlunun doğasında vardır aidiyetlik duygusu. Bu nedenledir ki insanlar örgütlere, cemaatlere, sivil toplum kuruluşlarına, partilere, derneklere katılırlar. Yine aynı duygu nedeniyle bazı insanlar da taraftarlık zırhına bürünmeyi tercih ederler. Yukarıda da belirttiğim gibi buraya kadar bir sorun yok. Fakat bu aidiyetlik duygusu taraftarlık duygusunu aşıp da fanatizm boyutuna ulaştığında fanatikler artık insanlık, toplum ve hatta çevre için tehlikeli olmaya başlamış oluyor.
Aidiyetlik duygusu fanatizme dönüştükten sonra artık sağlıklı düşünme bitmiş demektir. Ait olduğu grubun ya da takımın hatası yoktur fanatiğe göre. En temiz, en dürüst ve en namuslu sadece kendi takımıdır. Diğer tüm takımlar özellikle de rekabet halindeki takım kesinlikle her şeyi ile hatalı, pis, yalancı ve namussuzdur. Hatta onlar artık düşmandırlar. İşte bu duygu yerleştikten sonra zamanla sadece rakip takım(lar) değil, o takımların taraftarları da düşman olarak algılanmaya başlanıyor. Ve sonrası hepimizin malumu, küfürleşme ile başlayan ve bazen öldürmeye kadar varabilen kavgalar…
Günlük yaşamda da böyle değil mi? Fanatiklerin futbol yorumlarını dinlemek baya eğlendirici. Çünkü maçın sonucuna göre hakem ya adildir ya da zalim. Eğer maçı kazanmışlarsa sorun yok. Eğer haksız penaltı kazanmışlarsa mutlaka o penaltı meşrulaştırılmalı. Eğer haksız bir gol atılmışsa yine o gol bir şekilde meşrulaştırılmalı. Tüm uğraş bunun içindir. Tartışma bu minvalde döner durur. Doğal olarak bugüne kadar bu tartışmalardan bir sonuç alındığı da görülmemiştir, görüleceği de yoktur.
Bugüne kadar kendi takımı lehine verilmiş haksız bir penaltı ya da golü itiraf eden, bunun yanlışlığını dile getiren pek az teknik direktör, futbolcu ya da spor yazarı çıkmıştır. Fakat fanatik taraftar hiç çıkmamıştır. Genelde tavır aynıdır, apaçık yanlış dahi olsa lehlerine olan kararlardan sonra maç kazanılmışsa ‘iyi oynadık’ filan denilir. Yok, eğer maç kaybedilmişse, verilen kararlar doğru dahi olsa bunun hiç önemi yoktur, kesinlikle hakem art niyetlidir ve taraflı yönetim göstermiştir. Aklı başında herkes için sadece komedi olan bu durumun bir fanatik tarafından doğru algılanılmasını beklemek ne yazık ki imkânsızı istemekle eşdeğerdir.
Yine çok güldüğüm konulardan biri de x takımının temiz diğerlerininse kirli olduğu iddiasıdır. Acaba futbol takımları arasında vergi kaçırmayan, transfer ücretini yanlış beyan etmeyen takım var mıdır? Eğer bir takımın futbolcuları cuma namazına gitmişse tamamdır, bu takımdan temizi, dürüstü yoktur. Oysa o cuma namazlarına giden bir futbolcu hakemleri o kadar aldatmıştı ki, artık gerçekten düşürülse de penaltı verilmez olmuştu. Yine o cuma namazına giden futbolculardan biri rakibin göğsüne çarpan top için hiç utanmadan ellerini kollarını sallayarak hakemi yanıltmış ve kazandırdığı penaltı ile takımının galip gelmesini sağlamıştı. Eğer sahada her şey mubahtır anlayışını savunuyorsanız karşınıza yaşamın her alanında da her şey mubahtır görüşü geldiğinde ne yaparsınız merak ediyorum. Oysa ilkeli ve dürüst insanlar kesinlikle yaşamlarının her alanında ve her yerde bu dürüstlüklerinden, ilkelerinden ödün vermezler asla. Onlar zaman ve duruma göre davranma ilkesizliğinden uzak dururlar.
Evet, sevgili okurlarım, dilim döndüğünce bu fanatikliğin zararlarını anlatmaya ve dikkatinizi buna çekmeğe çalıştım. Cahil insanların fanatikliğini ve bu nedenle yaptıkları akıl dışı tartışmalar neyse de gerçekten aklı başında ve ilkeli insanların fanatikliğini anlamakta çok zorlanıyorum. Herkesi, özellikle de tahsilli (okumuş) fanatikleri bu konuda tekrar düşünmeye çağırıyorum. Gelin takımınızı yine tutun, takımınızın galibiyetiyle sevinin, mağlubiyetiyle üzülün ama artık bu fanatiklikten vazgeçin. İnanın bu fanatiklik sizlere hiç yakışmıyor. Cahillerle aynı safta ve konumda bulunmak sizce de ne kadar doğru acaba?
Soru ve önerileriniz için:
ugur_veysel_oksar@hotmail.com