Osmanlı İmparatorluğu, zirvede olduğu Kanuni Sultan Süleyman’ın devri saltanatında, 14 milyon 893 bin kilometrekare büyüklüğe sahip büyük bir devlet idi. Bunun 1 milyon 998 bin kilometrekaresi Avrupa kıtasında, 4 milyon 169 bin kilometrekaresi Asya kıtasında ve 8 milyon 726 bin kilometrekaresi Afrika kıtasındır. Yani şu anda gurur kaynağımız olan Türkiye Cumhuriyetinin maliki bulunduğu 783 bin kilometrekare Anadolu ile Rumeli’nin aşağı yukarı 170 kat büyüklüğünde büyük bir imparatorluk ki, padişah İstanbul'da öksürse, Fas, Cezayir, Mısır, Budapeşte, Viyana ve diğer eyaletlerdeki valilerin ödleri kopardı. Avrupa’nın anlı, şanlı kralları ise padişahın iltifatına mazhar olabilmek için akla ne gelirse onu yaparlardı. Bu krallardan birisi de Fransa Kralı Fransuva’dır. İspanya kralı Şarkhane yenilmiş ve esir düşmüştür. Fransuva Sultan Süleyman’a bir mektup yazarak kurtarılmasını niyaz eder. Padişah, Barbaros Hayrettin Paşa'yı, uzun bir ferman ile Fransuva’ya yardıma gönderir. Padişah fermanını bilmeyenler öğrensin diye aynen yazıyorum; "Ben ki sultanların sultanı, hakanların başı, krallara taç giydiren, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz’in, Karadeniz’in, Rumeli’nin, Anadolu’nun, Karaman’ın, Sivas’ın, Zülkaldiye’nin, Diyarbekir’in, Kürdistan’ın, Azerbaycan’ın Acem’in, Şam’ın, Halep’in, Mısır’ın, Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün, Arabistan’ın ve Yemen’in ve de ateş saçan mızrağımın ve de zafer getiren kılıcımın gücüyle sahip olduğum nice ülkelerin Sultanı ve Padişah’ı olan Sultan Süleyman Han’ım. Sen ki Fransa ülkesinin kralı olan Françeskosun. Kralların sığındığı olan kapıma mektup göndererek ülkenizin işgale uğradığını ve esir edilerek hapse atıldığınızı bildirmişsiniz. Bu durumdan kurtulmak için benden yardım istiyorsunuz. Gönlünüzü ferah tutun ve sakın üzülmeyin sadece Allah’ın dediği olur. Ne yapacağımı elçinizden öğrenirsiniz." İşte böyle teselli eder ve kendini ise büyüttükçe büyütmektedir. Barbaros donanma ile Fransa’ya gider ve Fransa kralını kurtarır. Bu yakınlaşmanın sonucunda, Fransa, Osmanlı imparatorluğundan, ticari imkanlar kazanır ki, ilk kapitülasyon dönemi bu devirde başlamıştır. Böylece Fransızlar, hiçbir devletin sahip olamadığı geniş ticari imkanlara sahip olmuştur. Ama, Türklerin bu mertliğinden her daim çok, çok istifade eden Fransızlar en ufak bir fırsat eline geçtiğinde hep nankörlük yapmış, düşmanlardan daha çok düşmanlık yapmıştır. İngilizlerle Çanakkale’ye saldırarak yüz binlerce Türk askerinin şehit edilmesine sebep olduğu gibi, Gaziantep, Urfa ve Maraş’ı istila etmek için bu illerde acımasız hareket etmiş, sivil halkı katletmiştir. Adana’da, Ermenileri silahlandırarak Türk halkının katledilmesini sağlamıştır. Daha neler neler. 1915 yılında, gerçek bir Ermeni sürgünü yaşanmıştır. Doğu’da yerleşik bulunan Ermeni’ler, Taşnak terör örgütünün yardım ve teşviki ile Kars, Van, Bitlis, Erzurum, Ağrı illerinde o günlere kadar dost yaşadıkları Türk ve Kürt komşularına karşı hasmane tavır içine girerek öldürmeye başlamışlardır. Osmanlı devleti, son çare olarak Ermeni halkını Suriye ve Lübnan’a sürgün etmek zorunda kalmıştır. O devir de bu ülkeler de Osmanlı İmparatorluğunun birer eyaleti idi. Elbette bu sürgün esnasında bazı ölümler olması gayet tabiidir. Çünkü, yol ve araç durumu böylesine büyük bir göçün yapılmasına müsait değil idi. Buna rağmen, görülen bazı usulsüzler yapanlar hakkında en büyük cezalar verilmiştir ki, idam edilen dahi olmuştur. Ancak, Osmanlı hükümeti hiçbir suretle katliam yapmamıştır aksine katliamı Türk ve Kürtlere karşı Ermeniler yapmışlardır. Son günlerde bazı köylerde yapılan kazılarda, toplu ölümlerin vuku bulduğu, açıkça görülmektedir. Ermeni diasporası, ABD'de olduğu gibi Fransa’da da etkin bir oy gücüne sahiptir. 2012 yılında Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktır. Ermeni diasporasının aşağı yukarı 500 bin oy potansiyeli olduğu var sayılmaktadır. Adını yazmak istemiyorum, zamanında ailesi ve kendisi hakkında çok şeyler söylenen Fransa Cumhurbaşkanı X, Ermeni diasporasına şirin görünmek için meclisten "Ermeni soykırımı olmamış" diyenleri mahkum edecek bir yasayı çıkartmıştır. 2. Cihan Savaşı sırasında 1940’lı yıllarda gazetelerdeki karikatürlerde Fransa devleti hep süslü, boyalı kokana bir kadın resmedilirdi. Demek ki, karikatürlerimiz daha o zaman Fransız’ların (tüm kadınlarımızı tenzih ederim) kalleş bir ruha sahip bir millet olduğunu iyi teşhis etmişler ki tebrik ediyorum. Türk Devleti, bugün dünyada Fransa’dan, hem iktisaden, hem siyaseten, hem de kalkınma hızı ve de dünya devletleri arasındaki kredibiletesi itibariyle çok, çok üstündür. Artık, 30 yıl, 40 yıl evvelinin hasta kabul edilen Türk devleti yok, hatırlı, güvenli ve saygın bir Türkiye Cumhuriyeti devleti var. 650 Parlamenterin bulunduğu bir meclisin içinden 50 milletvekilinin oyları ile kabul edilen “Ermeni soykırımı olmamış” diyenlerin 1 yıl hapsini 40 bin EURO para cezasını öngören bu tasarı senatoda kabul görürse, bundan böyle olacaklardan Fransız parlamentoları sorumlu olacaktır. Bekleyelim, görelim bakalım Mevla neler gösterecek.