TÜRKİYE
genelinde eylem üstüne eylem yapılıyor.
Eylem yapılmadığı gün yok gibi bir şey!
Kimi rezillikleri protesto etme ve toplumsal duyarlılığı arttırarak, bu çirkinlikleri önleme adına ortaya konan eylemleri tabii ki kabul ediyor, destekliyor ve bu tür eylemleri ortaya koyanları yürekten alkışlıyoruz.
Ne var ki, bir sürü eylem siyasete meze yapılıyor.
İnsanın içini acıtan cinayetleri ve bir sürü rezillikleri protesto etmeye dönük eylemler, ciddiyetle ele alınması gerekirken, eylemlerin karnavala çevrilerek tiyatrolaştırılması akıl alacak gibi değil!
“Kadına Şiddete Hayır” eylemleri kimi yerlerde davul zurna eşliğinde, kimi yerlerde de gelinlik giymiş bir kadının yere yatarak saldırıya uğramış bir mağduru canlandırması, trajikomik bir görüntü vermekten öte bir anlam taşımamakta!
Salt eylem yapmış olmak için eylem yapanlar olduğu gibi, sırf ekranlara çıkmak ya da bu tür topluluklar içinde görünme sevdasıyla, süslenip püslenip kalabalıklar içine katılanların saçmalıkları, adına eylem düzenlenen kurbanların ailelerini de rahatsız ettiğinden adım gibi eminim.
Kadına dönük duyarsızlığımız hatta şiddet, bizim yüz yıllara dayanan geleneksel defolarımızdan sadece birisi.
Bu çarpık bir kültürel algıdan başka bir şey değil.
Her toplumda olduğu gibi, bizim de çok güzel örf, adet ve geleneklerimiz olduğu gibi, çok yanlış alışkanlıklarımız da var.
Medya başta olmak üzere, aileden başlayarak, okullarda ve de her alanda bu konunun uzmanları, sürekli bu rezilliğin üzerine giderek, örf, adet ve geleneklerimize dayanan kimi çarpık ve de yanlış saplantılarımızı, hatta giderek marjinalleşen inançlarımızı bile, insanlık dışı dehşetin önüne geçilmesi için sorgulayarak, bir an önce eğitim seferberliğine başlanmalı.
Eğer toplumsal sorunlarımız, sokağa dökülerek çözümlenebiliyor olsaydı, inanın sokaktan içeri girmemeyi bile önerebilirdim!
"Bir kadının gözyaşlarının akmasına sadece soğan değil, bazen bir hıyar da neden olabilir. Ölmesine ise, örnek verebileceğim bir hayvan düşünemiyorum!"