Ey ALTİD!

SENE 95, aylardan Mayıs. Mesleğe yeni başlamış çömez bir televizyon muhabiri olarak her ihbara koşturuyorum. O zamanlar

SENE

95, aylardan Mayıs.

Mesleğe yeni başlamış çömez bir televizyon muhabiri olarak her ihbara koşturuyorum. O zamanlar "her ne kadar yasal olmasa da" polisi ve jandarmayı da 7/24 dinleyebildiğimiz telsizlerimiz var ki, böylece olay yerlerine polis ve jandarma ile birlikte ulaşabiliyoruz.


***

Takvimler 23 Mayıs'ı gösterdiği gün jandarma telsizinde şöyle bir ihbar duyuluyor: "Oba'nın kuzeyindeki Asmaca Köyü civarında çobanlar tarafından, Rus uyruklu olduğundan şüphelenilen bir kadın cesedi bulunmuştur. Kadının başı muhtemelen taşla ezilmiş, kıyafetlerinin yırtık olmasından ve vücudundaki darp izlerinden de tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir."


***

O dönem altımızda 93 model Şahin bir araç var, bastık gaza, jandarma ile aynı anda soluğu Asmaca Köyü'nde aldık.

Manzara gerçekten de korkunçtu ve 20 yaşında, henüz askerliğini bile yapmamış olan benim meslekteki ilk "ceset" haberimdi.

Sonra gerisi adeta çorap söküğü gibi geldi.

Bunun sıradan bir cinayet olmadığı çok değil sadece bir gün sonra anlaşılacak, turizmde altın yıllarını yaşayan Alanya ise ekonomik ve sosyal manada resmen şoka girecekti.


***

Sadece bir gün sonra acı haber bu kez Kuşyuvası'ndan geldi.

Günümüzde, yeni açılan ve açılacak olan tünellerle trafik açısından rahat bir döneme girmesi umut edilen ancak 90'lı yıllarda uçurumuyla meşhur olan Kuşyuvası'nda, Hollandalı 3 turist kızın tecavüze uğradıktan sonra birinin uçuruma itildiği, diğer ikisinin de boğazları kesildikten sonra hareket halindeki bir minibüsten dışarı atıldıkları ancak uçuruma sürüklenmeden çalılara takılarak ölümden döndükleri, tesadüfen yoldan geçen bir ticari taksi şoförü tarafından fark edilerek hastaneye kaldırıldıkları bilgisine ulaşıldı.


***

Hollandalı Marili Van Dick uçuruma yuvarlanarak hayatını kaybetmişti, Hanake Adrigem ile Suzan Krananburg ise boğazları kesildiği halde hayata tutunmayı başarmışlardı.


***

O dönem Alanya Kaymakamı Lütfi Yiğenoğlu, Belediye Başkanı Cengiz Aydoğan, İlçe Jandarma Komutanı ise Allah uzun yıllar başımızdan eksik etmesin, şimdilerde ailesiyle Mahmutlar'da ikamet eden değerli komutanım Nihat Öztoklu idi.

Öztoklu ve ekibinin ısrarlı soruşturması neticesinde 5 zanlı çok değil, bir kaç gün içerisinde yakalanıp adalete teslim edildi.


***

Türk basınının yanı sıra Hollanda medyası her duruşmada Alanya'ya akın etti, her duruşmada dünyanın ve ülkenin gözü Alanya'ya çevrildi.

Alanya bu travmayı uzun yıllar atlatamadı, beş tecavüzcü katil yüzünden binlerce rezervasyon iptali yaşandı, Alanya turizmi resmen komaya girdi.


***

Lütfen buraya dikkat!

O dönem şehir turizmine yön veren Alanya Turistik İşletmeciler Derneği'ni (ALTİD) "Beyaz Alanyalı" olarak tabir edebileceğimiz şehrin ileri gelenleri, sizin anlayacağınız "ağa"ları yönetiyordu.

Bu tecavüz ve cinayet olayları hiç de hoşlarına gitmemişti, ki bunu, Türk medyasının amiral gemisi olan Hürriyet'e tam sayfa ilan vererek tüm ülkeye ve dünyaya haykırdılar.

Özetle dediler ki: "Alanya'da Devlet yok! Biz Devlet arıyoruz!"


***

Bu bir kalkışma veya bir isyan değil, bir haykırış, bir serzenişti ALTİD'e göre.

Alanya turizmi çok ağır darbe aldı. Hem o gazete ilanıyla, hem de o tecavüz ve cinayet haberleriyle.


***

Fakat Devlet'le ALTİD zaman içerisinde uzlaştı.

Hatta sesini tüm Türkiye'ye duyurma becerisi olduğunu madden ve manen ispat ve ilan eden ALTİD, 99 yılından sonra "Beyaz Alanyalı" diyebileceğimiz "ağa"ların elinden ufak ufak alındı, sahil büfeleriyle birlikte sığ limanlara mecburi bir demirleme yaptırıldı ve bugün "otur" deyince oturan, "kalk" deyince kalkan bir hüviyete büründürüldü.


***

Alanya Belediye Reisi Adem Başkan diyor ya, "Disko ve restoran gibi çalışan sahil büfelerine disiplin getireceğim" diye.

Az bile söylüyor vallahi.


***

"ALTİD yöneticilerini ve hatta bilcümle otelcileri dönüşümlü olarak sahil büfelerinde garson ve şezlong şemsiye elemanı olarak çalıştıracağım" dese, vallahi müstahak.

Yemin ederim Adem Başkan böyle dese bile ALTİD'in sesi soluğu yine çıkmaz.


***

(

DİP NOT:

Eminim ALTİD bu köşe yazısına bozuk çalacak, belki kınama metni gönderecek, hatta beni mahkemeye bile vereceğini açıklayacaktır. Ben de naçizane 'Ey ALTİD, hele bir deyiver. Neden hiç sesin soluğun çıkmıyor. Kestane kebap, acele cevap' diyor, hepinize saygılar sunuyorum)