Esnafın 'taklit'le imtihanı

PEŞİNEN söyleyeyim, bu yazı sonrası imitasyon ürün satan Alanya esnafının her türlü olumsuz tepkisine şimdiden

PEŞİNEN

söyleyeyim, bu yazı sonrası imitasyon ürün satan Alanya esnafının her türlü olumsuz tepkisine şimdiden "eyvAllah" diyor, saygı duyduğumun bilinmesini istiyorum.

Lakin...

Her sene yaşanan ve rutin hale gelen bu mesele artık hakikaten adeta "iki ucu çoklu değnek" gibi oldu.

Konu şu...

Alanya'da taklit ürün satan esnafın son günlerde marka avukatlarıyla yaşadığı "taklit ürün" tartışmalarının ardından dün çok sayıda esnaf bir araya geldi, ALTSO Başkanı Mehmet Şahin’i ziyaret etti.

Esnafın sorunlarını dinleyen Başkan Şahin, “Yasal mevzuat çerçevesinde esnafın her zaman yanındayız" mesajı verdi.

Taklit ürün konusunda marka avukatlarıyla her yıl karşı karşıya geldiklerini aktaran esnaf, Şahin'den bu konuda destek istedi.

Çözüm önerilerini de sunan esnaf, kendilerine her zaman destek veren Mehmet Şahin’e teşekkür etti.

Alanya'da, özellikle Atatürk Caddesi ile sahil arasındaki bölgede ticaret yapan onlarca küçük esnafın işyerinde dünyaca ünlü markaların imitasyonunun, yani taklidinin satıldığını, Avrupa Birliği (AB) norm yasalarıyla taklit ürün satışının yasaklandığını ve ağır para cezaları verildiğini anımsatan Şahin, “Yasalara saygılıyız ama küçük esnafa el atmadan önce bataklığı kurutun. Alanya’da imalathane yok. Marka firmaların avukatları küçük esnafla uğraşacağına önce bu markaların olduğu ürünleri imal eden firmaları kapattırsın" çağrısı yaptı.

Taklit ürünleri satın alan turistin bunu bilerek aldığını, örneğin, gerçeği piyasada 200 Dolar olan Lacoste tişörtün taklidini 20 Dolar'dan alınca turistin bunu baştan kabul ettiğini, dolayısıyla turistin kandırılmadığını da söyleyen ALTSO Başkanı Şahin'in çağrısı yerinde.

Firma avukatları neden bu taklit ürünleri üreten firmalarla savaşmak yerine küçük esnafla uğraşmayı meslek edinmiş, merak konusu olan mesele budur.

İnsanın aklına bin bir türlü soru geliyor.

Örneğin, "Yoksa bu avukatlar, taklit ürün imal eden büyük firmalarla anlaşmalı mı? O büyük imalatçı firmalara belli bir maddi bedel karşılığı göz yumup 'Siz küçük esnafa satın, paranızı kazanın. Biz de Alanya, Kemer, Kaş gibi bölgelere gidip o malları polis nezaretinde yeniden toplayalım. Biz toplayalım, siz yeniden satın, biz toplatalım, siz yenisini satın" mı denilmektedir?

Bu, "al gülüm-ver gülüm" ilişkisinin hangi boyutlarda olduğu meselesi ayrıca araştırılması gereken bir konudur.

İkinci mesele ise şudur...

Diyelim ki Türkiye'de yaşayan ve bu satırları okuyan siz, Almanya'daki Adidas gibi, Fransa'daki Lacoste gibi bir marka yarattınız, isim hakkı aldınız, markanıza halel gelmesin diye yıllarca çalışıp çabaladınız ve dünyaca ünlü bir marka oldunuz ve tüm dünyaya mal satmaya başladınız.

Sizin yıllarca emek verip yarattığınız markanızı İran, Irak, Lübnan, Ürdün veya Afganistan'daki tekstil firmalarının kopyalayıp aynısını yapmasını ister misiniz?

Ve üretilen bu malların o ülkelerdeki irili ufaklı dükkanlarda üç otuz paraya satılmasını, iki yıkamada ağzının yüzünün Çarşamba Pazarı'na dönmesini, böylece markanızın algısının yerle yeksan olmasını arzu eder misiniz?

Tamam, turizm sezonu kötü, kriz diz boyu, esnaf siftah yapmadan dükkan kapatıyor ama sırf Nıke'ı, Lacoste'u, Adidas'ı, Jack Wolfskin'i elin Avrupalısı, yani Hıristiyan'ı üretti diye kul hakkı da mı gözetmeyeceğiz?

"Elin gâvurundan bana ne! Ben ekmeğime bakarım birader" deyip, adamın yıllarını, belki ömrünü verdiği markaların taklidini satmaya devam mı edeceğiz?