Yıllar boyu, sayısız hükümetler gelip geçti, hepsi de hükümet olur olmaz, enkaz devir aldıklarından söz ederek, iktidarlarının daha başında neredeyse başarısız olacaklarının ipuçlarını verme saçmalığı içine girerek, bu başarısızlığın sorumlusu olarak da geçmiş hükümetleri gösterme ilkelliği içine girdiler.
Kimi iktidarlar ya da liderler ülkeyi belli noktalara taşıma becerisini gösterirken, kimi de ülkeyi krizden krize sürüklediği gibi, ülkenin önüne çıkan bazı fırsatları da iyi değerlendiremediler.
Örneğin rahmetli Ecevit, dünkü Ortak Pazara, yani bugünkü Avrupa Birliği'ne Türkiye’nin koşulsuz alınma fırsatı önüne sunulduğunda, “Siz ortak, biz pazar mı olcağız?” diyerek bu fırsatı elinin tersiyle itme saçmalığı içine girdi.
Tabii bunda ideolojik koşullanmaya dayalı bir körlük büyük rol oynamıştı. Hayatın gerçeklerinden çok uzak olan rahmetli, soyut sol kavram ve sloganların etkisinde kalarak, pazar kelimesinden korkmuştu!
Halbuki pazar, üretme becerisi olan her ülke için bir avantajdır.
Rahmetli, tıpkı Demirel gibi bu ülkenin kaderini belirleme konusunda önemli roller üstlendi. Demirel’in bu ülkeye hem yararları hem de zararları olmuştur. Onu bir başka köşe yazısında ele almak gerekir. Rahmetli Ecevit’ten söz etmişken "Kıbrıs Fatihi" olarak tarihe geçti ve bir bakıma kahraman ilan edildi ama Kıbrıs yıllar boyu, Türkiye’nin sırtında ağır bir kambur olarak kaldığı gibi, bu ülkeye ve bu ülke insanına milyon dolarlara mal olan bir fatura çıkması bir yana, sorun bugün bile hala çözülemedi.
Tarihin her döneminde, birileri bir biçimde belli kişileri bize siyasi tabu gibi sunuyor, biz de bu tabulara zaman içinde tapınmaya başlıyoruz.
Tarihten bu yana, kimi aktörleri göklere çıkarırken, kimini de yerin dibine batırıyoruz.
Bu isimleri tarihin o günkü koşullarının somut gerçeklerinden yola çıkarak objektif bir değerlendirme içine girme yerine, kimi dönemlerin egemen güçlerinin kendi kendilerine biçtiği değerlendirmelerle bu insanları ya kahraman ya da hain ilan etme saçmalığı içine girdik. Özellikle de dikta ve vesayet dönemlerinde!
İşin en ilginç yanı, toplum siyasi kutuplaşmaya gittikçe, aynı kişiyi, kutbun bir tarafı kahraman, diğer tarafı da hain ilan etme saçmalığı içine girebiliyor.
Bugün de, sol-sağ kutuplaşması içinde, geçmişte önemli görevlerde bulunmuş siyasiler, padişahlar ve diğer önemli aktörler, aynı şekilde değerlendirilmeye devam ediliyor.
Solun kahramanlarıyla sağın kahramanları ayrımı günümüzde devam etse de, tarafların birbirlerinin kahramanlarını karalama yerine, saygı göstermeye başlamasını çok olumlu bir gelişme olarak görebiliriz.