Sözlük anlamı “şişme, şişkinlik" olan enflasyon, bir ekonomide fiyatların genel seviyesinin normalin üzerinde devamlı olarak artması ve bunun sonucu paranın değerinin düşmesidir. Tarihi oldukça eskiye dayanan enflasyon kavramı ile her devlet gibi Osmanlı İmparatorluğu da karşılaşmıştır. XVI. yüzyılda Avrupa ve Osmanlı Devleti ciddi bir enflasyonla yaşamak zorunda kalmıştır. Bunun nedeni Amerika kıtasının keşfi ile Amerika'dan tüm dünyaya akan altın ve gümüş etkisidir.
Osmanlı imparatorluğunun en parlak dönemini yaşadığı XVI. yüzyılda Sultan Süleyman döneminde bir yanda fetihler yapılırken öte yandan ekonomi, eğitim, toplumsal yapı büyük sarsıntılar geçirmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşanan büyük enflasyonun nedenini; ticaret yollarının Akdeniz'den Atlantik'e kayması, fetihlerin durması, Batıdan gelen altın ve gümüş miktarının artması gibi dış etkenlere bağlayarak açıklamak doğru değildir. Osmanlı İmparatorluğu'nda enflasyonun kaynağı devletin kendisinden kaynaklanmıştır.
İktisat Tarihçisi Şevket Pamuk'a göre Osmanlı’daki enflasyonun en önemli kaynağı, merkezi devletin harcamalarının gelirlerini aşması ve devletin vergi toplamada yetersiz kalmasıdır. Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk enflasyon XVI. yüzyılda değil, XV. yüzyılda Fatih döneminde yaşanmıştır.
Osmanlı Devleti'nde Orhan Bey döneminden Fatih dönemi sonlarına kadar gümüş akçeye dayanan tek madeni paraya dayalı bir sistem hakimdir. Tahta çıkan her padişah kendi adına sikke bastırmıştır. Fatih döneminin sonuna doğru altın sikkeler kullanıma girmiştir. Devletin büyük ödemelerde mübadele aracı olarak kullanılan altın sikkeler, toplumun ekonomik ve sosyal statüsü yüksek tüccar ve bürokratları tarafından servet biriktirme aracı olmuştur. Osmanlı para sisteminin temelini oluşturan gümüş akçeler, gündelik işlemler için kullanılmıştır. Bozuk para ihtiyacını karşılamak içinse I. Murat döneminden itibaren bakır mangırlar darp edilmiştir. Diğer ülkelerin paraları da Venedik Dükası, Ceneviz Altını, İran Şâhîsi, Mısır’da Pâresi, İspanyol Riyali, vb piyasada dolaşımda olmuştur.
Osmanlı Devleti'nde ilk gümüş sikkelerin darp edildiği 1326 yılından II. Mehmet’in ilk kez tahta çıktığı 1444 yılına kadar akçeler saf gümüşten bastırılmış, içine bakır ya da başka metal katılmamıştır. Bu tarihten 1481 yılı Fatih Sultan Mehmet döneminin sonuna kadar paranın değeri tam altı kez düşürülmüştür. Gümüşün içine başka metaller katılarak başlangıçta 100 dirhem gümüşten 280 akçe kesilirken, 1481’de akçe sayısı 335’e çıkmıştır. Bu işleme “tağşiş” adı verilmiştir.
Askeri seferlerin çok fazla olduğu Fatih Sultan Mehmet döneminde neredeyse her yaz bir yere sefere gidilmiştir. Fatih dönemindeki tağşişlerin temel amacı devletin artan bütçe açıklarını finanse ederek, merkezi hazineye ek gelir sağlamaktır. Tağşiş sayesinde devlet, aynı miktarda gümüşle itibari değeri daha fazla miktarda sikke basıyor ve böylece akçe ve daha sonraki yıllarda kuruş cinsinden yapmakla yükümlü olduğu ödemelerini daha az gümüş ile karşılayabiliyordu. Bu uygulama bugünkü devletin kağıt para basmasına çok benziyordu.
Osmanlı Devleti'nde XV. yüzyılın ikinci yarısı ve sonrası çağlarda Osmanlı para birimi akçedeki gümüş miktarının azalması sonucu enflasyon görülür. Enflasyon ile tağşişler arasında yakın bir ilişki vardır. Yüksek tağşiş yüksek enflasyona neden olmuştur. 1584’te 100 dirhemden kesilen akçe miktarı 450 iken, tağşişten hemen sonra 1586’da 800’e çıkmış, Akçenin ağırlığı da, aynı yıllarda 0,68 gramdan 0,38 grama düşmüştür.
Osmanlı Devleti'nde tağşişler, bütçenin açık vermesi ve mali durumun zora girmesi üzerine baş vurulan kısa soluklu çözümlerdir. II. Mehmet'in yaptığı tağşişlere başta yeniçeriler olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinde muhalefet yapılmıştır. Tağşişlerden en fazla zarar görenler akçe üzerinden ödeme bekleyenlerdir. Fatih Sultan Mehmet döneminde yapılan tağşişlere ve enflasyona rağmen bir ayaklanma olmamıştır. Bunun nedeni, merkezi devletin güçlü olması ve seferler sonucu kazanılan başarıların toplumun hemen her kesimine kazanç sağlamasıdır.
İmparatorluk tarihinin ilk ekonomik isyanını Fatih Sultan Mehmet'in ilk tahta çıktığı dönemde(1444-1446) yeniçeriler yapmıştır. Varna Zaferi sonrası yeniçerilerin aylıkları için hazinede yeterli para olmaması nedeniyle aradaki açık, paranın içindeki gümüş miktarını azaltmakla yani tağşiş yapılarak kapatılmıştır. Yeniçeriler, ulufenin (üç ayda bir ödenen maaş), “tağşiş” edilmiş akçelerle ödenmesi üzerine isyan etmişlerdir.
Tağşiş nedeniyle alım gücü azalan yeniçeriler maaşlarına zam isteğini dile getirerek Edirne'de şehre hakim bir tepeye çıkarak isyan başlatmışlardır. O günlerde Yeniçerilerin günlük üç akçe olan ulufeleri, üç buçuk akçeye yükseltilerek isyan sona erdirilmiştir. Gümüş değeri azaltılmış akçeleri kabul etmeyen yeniçerilerin isyan ederek çekildiği tepeye "Buçuktepe" adı verilmiştir.
Akçe isyanı olarak da adlandırılan bu isyan sonrası II. Mehmet (Fatih) tahtı, babası II. Murat'a bırakarak Manisa'ya çekildi. Türkiye "tağşiş" adı verilen bu uygulama (devalüasyon) ile ilk kez Fatih Sultan Mehmet döneminde tanışmış oldu.