Seçimin bitmesi ile gündelik hayatımıza döndük. Şimdi ekonomik sorunlarla yüzleşme zamanı. Seçim sürecinin sona ermesi ile 23 liranın üzerine çıkan Amerikan Doları yükselmeye devam ediyor. Kurların yükselmesi ile borsa dahil tüm piyasalar hareketlendi. Milyonlarca kişiyi ilgilendiren asgari ücret miktarı belli oldu. Seçim sonrası kabine revizyonu ile birlikte özellikle ekonomi ile ilgili iyimserlik rüzgarları esiyor. Bütün bu gelişmelere rağmen Türkiye'nin dolar ile ilgili sıkıntısı devam etmekte.
Türkiye, dış kaynak, döviz ihtiyacı oldukça fazla olan bir ülke. Dış borcu çok yüksek bir ülke olan Türkiye'nin daha fazla borçlanmaması gerekir. Türkiye'ye ivedilikle dışarıdan sermaye yatırımlarının gelmesi sağlanmalı ve yerli sermayeyi üretime geçirecek eylemlere başlanılmalıdır. Fakat ülkemizdeki yerli sermaye yurtdışına yatırım yapmayı tercih etmektedir. Yurtdışına gayrimenkul yatırımı, doğrudan yatırım yapan yerli sermaye, kar elde ettiği ülkesine, Türkiye’ye yatırım yapmaktan kaçınmakta ve kendi ülkesinden sermayesini kaçırmaktadır.
1980'lerden itibaren Türkiye Devleti'nin büyüme modeli, tüketimi teşvik etmek üzerine kurulmuştur. Tüketim ile talep yaratarak üretimi artırmak yaklaşımı benimsenmiştir. Bu yaklaşımda enflasyon yüksek tutularak faiz enflasyonun altında baskılanmıştır. Tasarruf özendirilmemiş aksine harcama yapma desteklenmiştir.
Enflasyon yükseldikçe faizlerin düşük olması nedeniyle insanlar ellerinde para tutmanın, tasarruf yapmanın anlamsız olduğunu görüp tüketime yönelirler. Tasarruftan, paradan kaçış hızlanır, tüketim harcamaları artar, bu da üretim artışı yaratarak ekonomide büyümenin yüksek olmasını sağlar. Büyüyen ekonomide firmalar iyi para kazanır ve işsizlik artmaz. Bu ekonomide faiz, enflasyonun altında tutularak ücretler arttırılır ve böylece kişilerin harcamaları sürekli özendirilir.
Son yıllarda "Türkiye Ekonomi Modeli" (NAS) denilen bir model (?) ile ekonomimiz kelimenin tam anlamı ile duvara tosladı. Dünyada eşi benzeri olmayan bu model ile faizlerin düşmesi, Türk lirasının ucuzlaması ve ihracatın artması öngörülmüştü. Bu modelde ihracat o kadar artacaktı ki ihracattan gelen gelir ile cari açık kapanacak, böylece ekonomimiz düzelecekti. Bu beklentiler doğrultusunda faizler indirildi, Türk lirası değer kaybetti. Fakat umulan olmadı. Döviz kurları arttı, enflasyon çok yükseldi. Ülkeyi yönetenler döviz kurlarını belli bir yerde tutmak için TC Merkez Bankası rezervlerini kullandılar. İhracat arttı fakat ithalat daha çok arttı. İthalat ile ihracat arasındaki fark arttı. NAS ekonomi modeli ile dış ticaret açığı büyüdü. Cari açık büyüdükçe dolara olan ihtiyaç da büyüdü. Türkiye'nin dünyada dolar bulması hem zorlaştı hem de dolar olarak borçlanmanın maliyeti çok yükseldi. Bunun bize yansıması ise yükselen enflasyon oldu. Yani NAS modeli üretim patlaması yapmadığı gibi cari açığı da kapatmadı.
2023 seçimleri sonrası Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Mehmet Şimşek'in getirilmesi ile Türk basınında ekonomiye dair optimist ifadeler kullanılmaya başlandı. NAS modeli artık uygulamada değil. Ekonomi alanında tepelere bazı çevrelerin ilgi gösterdiği isimleri getirerek ekonominin düzeleceğini sanmak bir yanılgı olsa gerek. Eğer Türkiye'de sadece bir alanda problem olsa idi bu düzeltilebilirdi ama her alanda sorun varken sadece ekonomide politika değiştirmek günü kurtarmaktan ibarettir. Yargıyı, eğitimi, basını, toplumsal eşitsizliği, sığınmacıların durumu, ve benzeri sorunları düzeltmeden ekonomideki düzeltmeler kalıcı olamaz.
Türkiye'nin enflasyon yangını nasıl söndürülecek?
Pek çok ekonomiste göre yapısal reformlar yapılmadan bu mümkün değil. Maaş ödemeleri, deprem maliyeti, KKM tazminatları gibi pek çok harcama için para basan iktidar... Piyasaya daha çok para sürerek yangını söndürmek imkansız. Ekonomistler, kamuda mali disiplini sağlamadan alınacak hiçbir tedbirin işe yaramayacağı konusunda hemfikirler.
Yerel seçimler için hazırlıklar yapılırken İstanbul, Ankara gibi belediyeleri geri almak isteyen iktidar, kamuda mali disiplini sağlayabilir mi?
İnsanların sürekli fiyat takip etmediği bir ülkede yaşayabilmek bir ayrıcalıkmış.
OK