DÜŞÜNCE
özgürlüğüne karşı olmak, saçmalıktan başka bir şey değil.
Ama bu, bir düşüncenin ürünü olma kaydıyla!
“Bir düşünceyi içerdiğine kim karar verecek?” diye soracak olursanız.
Düşünce, gerçekçi, objektif ve insanlığa yararlıysa zaten herkes saygı duyar.
“İnsanlığa yararlı ya da zararlı olduğunu kim belirleyecek?” diye sorarsanız.
İşte o zaman, içinden çıkılmaz bir demagoji ağırlıklı tartışma konusuna yelken açarız.
“Düşünce şüpheyle başlar. Düşünce, tezatlarıyla bütündür. Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya mahkûm etmek değil midir?” – Cemil Meriç
“İsterseniz yanlış düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düşünün.” –Doris Lessing-
Düşüncenin özgürce ifade edilebilmesi, insanın ufkunu açtığı gibi, toplumsal gelişmeye de katkı sağlar.
Burada kendimize sormamız gereken şey, sürekli savunmakla ömür tükettiğimiz, uğruna kutuplaşıp çatıştığımız hangi düşünce, salt kendimize özgü?
Hepsi de birileri tarafından, bir biçimde bize dayatılmış şeyler.
Hangimiz, çocukluğumuzdan bu yana, ailemizden, çevremizden ve de okullarda okuduğumuz kitaplardan öğrenip ezberlediğimiz, dinsel, mezhepsel, ideolojik düşünsel açılımları, sorgulayıp yargılayarak, farklı bir düşünce biçimine yönelebildik?
Tıpkı, lüks otellerdeki açık büfedeki menülere yumulduğumuz gibi, her birimiz, rastgele farklı düşüncelere yöneliyoruz.
İşin çok daha ilginç yanı ise, çoğumuz ilk olarak önümüze konan şeylerle yetinip, başka menülere yabancılaşıp ötekileştiriyoruz.
Çok daha ilginci ise, farklı fikirlere ve siyasi yapılanmalara kan davası gibi yaklaşma saçmalığı içine giriyoruz.
Bu saçmalığın tek sorumlusu biz miyiz?
Hayır.
Siyasetçiler de bizi, çok planlı bir biçimde, sürü haline getirip, bu batağın içine sürüklüyorlar.
Beğendiğim bir alıntıyı buraya koymak istiyorum: “Çoğumuz ikinci el insanlar haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye gidiyoruz, büyük oranda bilgi biriktiriyoruz. Bu bilgiler başka insanların düşündüklerinden ve söylediklerinden oluşuyor. Topladığımız bilgileri başkalarının söyledikleriyle kıyaslıyoruz. Orijinal hiçbir şey yok. Yalnızca tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz. Ve biri bize, “düşünce nedir, düşünmek nedir?” diye sorduğunda yanıt veremiyoruz.”
– DEVAM EDECEK -