Düşünce özgürlüğü (3)

RAHMETLİ Mustafa Koç'u sırf gezi olaylarında eyleme katılanlara otelini açtı diye övenler, bana göre rahmetliye haksızlık yapmaktalar. Halbuki Mustafa Koç'un övülecek, göklere çıkarılacak bir sürü başarıları ve de meziyetleri...

RAHMETLİ

Mustafa Koç’u sırf gezi olaylarında eyleme katılanlara otelini açtı diye övenler, bana göre rahmetliye haksızlık yapmaktalar.

Halbuki Mustafa Koç’un övülecek, göklere çıkarılacak bir sürü başarıları ve de meziyetleri var.

Rahmetli Kamer Genç de tek başına muhalefet diye öve öve bitirilemiyor.

Halbuki TBMM gibi bir mekanda yıllar boyu, karşısında yer alan siyasetçilere hakaretler yağdırarak milletvekiline yakışmayacak tavırlar sergilemiş, kavga çıkartmış, herkese hakaretler yağdırmış, siyasi havayı hep germiştir.

Kamer Genç’in dünya görüşünü benimsemiş ya da aynı siyasi yapıda yer alan insanlar, rahmetliyi bu yönüyle severken, karşı görüşte olanların da, onun bu çıkışlarından rahatsız olmaları kadar doğal ne olabilir?

Tabii ki onun da bir sürü olumlu yanları, olumlu işleri olmuştur.

Salt kavgacı yönüyle onu göklere çıkartmak ne kadar yanlışsa, aynı gerekçeyle yerin dibine batırmak da o kadar saçma.

Bu da gösteriyor ki, toplumsal kutuplaşma öylesine çirkin bir boyuta tırmanmış ki, kavgacı ve çatışmacı insanları baş tacı ederken, hizmet üreten insanları hiç gündeme bile getirmiyoruz!

Bu tür yaklaşımlar kutuplaşmayı perçinlerken, çatışmaya da neden olmakta.

En anlamsız konularda bile kutuplaşarak çatışan toplumların başarılı olması imkansız?

Örneğin, insana ve insanlığa zarar veren, bir sürü insanlıktan nasibini almamış beyinleri, terör örgütlerini, şu ya da bu gerekçeleri ileri sürerek savunan bir insanın bu tutumunu, düşünce özgürlüğü içinde değerlendirmek mümkün mü?

Öyle saçmalıklar sergileniyor ki, topluma en ufak katkısı olmamış, hatta ülkeye zarar vermiş insanlar kahraman ilan edilirken, ülke için çalışmış kimi kişiler de sırf dünya görüşü farklı diye vatan haini ilan edilebiliyor.

Düşünce özgürlüğü konusunda batı örnek gösterilirken, Türkiye her dönemde yargılanabilmekte.

Örneğin Batıda özellikle Fransa’da "Ermeni soykırımı yapılmamıştır" demenin bile suç sayılması akıl alacak şey mi?

Batıda düşüncenin sınırlandırılması, düşüncenin içeriğine dönük değil, bunun şiddet yoluyla dayatılması, başkalarının özgürlüklerini tehdit edilmesi ve kamu düzenini bozması, kanunun suç saydığı eylemi övme şekliyle ilgili olmakta.

Türkiye’de de aynı yöntemin uygulandığını söyleyebiliriz.

ABD’de belli bir düşüncenin açıklanması ancak o düşünce ile bireyin, toplumun ve devletin korunması amacıyla sınırlanabilmekte.

Biz ise hem düşüncenin ifadesi, hem de özgürlükler konusunda sınır tanımaz bir tutum içindeyiz.

Bırakın örf, adet ve geleneklerimizi, trafik kurallarını, yasaları bile hiçe sayarak, neredeyse kuralsızlığı kural olarak tanımlama aymazlığı içindeyiz!

Tam anlamıyla özgür olan ormanlardaki hayvanlardır. Bu da, bir başka güçlü hayvanla karşılana kadar devam eder.

Bir toplumu kaosa sürüklemenin en kolay yolu, onu ütopyaya dayalı açılımlarla yormaktır. Çoğu zaman, büyük hayaller kurarak savaşırken, mevcut özgürlüklerimizi de kaybederiz.