ÜNLÜ
yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes Film Festivali'nde ödül almış filmi Kış Uykusu'nda, başroldeki Haluk Bilginer ile kız kardeşi rolündeki Demet Akbağ arasında "köşe yazarlığı" üzerine ilginç bir diyalog geçer.
İzleyenler anımsar, izlemeyenlere anlatalım.
Film icabı Kapadokya'da pansiyon işleten Haluk Bilginer, kışın işler gevşek olduğundan yerel bir gazetede haftalık köşe yazmaktadır ve "Bozkırda Açan Çiçekler" adlı bir yazısını kız kardeşi Demet Akbağ'a okuyup yorumlamasını ister.
Ve Akbağ'ın dudaklarından, nice köşe yazarının kulağına küpe olacak nitelikte şu sözler dökülür...
"Ben olsam, bir gazete köşe yazısında senin gibi ahkam kesme konusunda böyle cesur davranamazdım. Vıcık vıcık bir romantizm, hiç inandırıcı durmayan naif bir kendine inanç var bu yazıda. Yazar hiç risk almıyor bir kere. Sanki herkes tarafından kabul görmüş pozitif değerlere sahip çıkarak kendini okuyucuya sevdirmeye çalışıyor."
Akbağ'ın sözleri böyle iğneleyici, bazen de adeta tokat atar gibi devam edip gidiyor.
Gazete haberi, adı üstünde haberdir ve yoruma kapalıdır ama köşe yazısında yorum ilelebet hürdür.
Bunu satın alıp almamak, okuyup okumamak, o köşe yazarını sevip sevmemek, zaman içerisinde deneme/yanılma yöntemiyle tamamen okuyucuya aittir.
Tüm bunları neden yazdığıma gelince...
Köşe yazarı olarak kimi "yağ çekmeyi" bir üslup olarak benimser, kimi de "iğneleme" formülüyle kotarır günü.
Ben ise, "Sezar'ın hakkı Sezar'a" ile "muhatabına yağ çekme" şıkları arasında "
A
" şıkkını seçen ve içi boş adam veya kadınlara lüzumundan fazla misyon yüklemeyi haz etmeyen bir köşe yazarı olarak görürüm kendimi.
Şimdi diyeceklerime lütfen dikkat!
Tarih: 9 Ocak 2015...
Yani geçen sene bu zamanlar.
Alanya'da yine "don" olayı var ve gece seralarda nöbet tutan çiftçileri yalnız bırakmayan dönemin CHP Antalya Milletvekili Aday Adayı Murat Özçelik, gençliğinde seracılık yaptığını, kendisinin de bu yollardan geçtiğini, çiftçinin halini en iyi kendisinin bileceğini söylemiş.
Özçelik'in bu haberi o dönem gazetelere böyle yansımış.
Devam edelim.
Tarih: 10 Ocak 2015.
Yine geçen sene bu zamanlar...
Alanyalı üreticiler, yaşanan soğuk hava nedeniyle akşamdan sabahın ilk ışıklarına kadar seralarına kurdukları sobaları yakarak ürünlerini donma tehlikesine karşı önlem alırken, dönemin CHP İlçe Başkanı Şengül Yeşildal ise üreticilere destek vermek için onlarla birlikte don nöbeti tutmuş.
Allah ikisinden de razı olsun, neticede üreticiyi yalnız bırakmamış, muadilleri gibi öğle sıcağında ziyaret etmemişler.
Diyeceğim şudur...
Üç dört gündür Alanya resmen 'don'uyor ama ne köylüyü, ne de çiftçiyi ziyaret eden, "Var mı bir isteğiniz?" diyen siyasetçi yok.
"Önümüzdeki süreçte seçim yok, ondandır" demeyin, yemin ederim sizi sera sobasının borusuyla kovalarlar.
İşin şakası bir yana...
"Herkes tarafından kabul görmüş pozitif değerlere sahip çıkarak kendini sevdirmeye çalışan" bir köşe yazarı olmadığımı umarak siyasilere sesleniyorum...
"Seçim" bitti, şimdi "geçim" zamanı...
Hadi bari bu gece sıcak evlerinizden çıkıp "seçim" dönemlerinde kapısından ayrılmadığınız "geçim" derdindeki üreticileri hatırlayıverin...