BELKİ sosyal paylaşım sitelerinde denk gelmiştir, ben yine de anlatmaya çalışayım.
İlginç bir video var. En önde okey oyunundaki taş büyüklüğünde bir taş, hemen önünde onun iki büyüklüğünde başka bir taş, onun önünde kendi büyüklüğünün iki katı bir taş daha, derken, böyle ilerleyip gidiyor.
Bildiğiniz “domino taşı” ama hepsi aynı boyda değil.
Bir sonraki taş bir geridekinin iki katı büyüklüğünde.
Öne doğru düştüklerinde hemen önündekini devirecek mesafeye özenle yerleştirilmişler.
Farklı açılardan kameralar kayıtta, dominocu arkadaş ise en öndeki ufak taşa hafifçe dokunuyor, o taş önündekini, ötekini diğerini derken, en öndeki en küçük taş, gittikçe artan “çarpan gücü” ile neredeyse 4-5 metre büyüklükteki en sondaki taşı yerle bir ediyor.
***
Sosyal paylaşım sitelerinde büyük ilgi gören “Domino Taşı Etkisi” adlı bu videoyu her izlediğimde, 30 Mart yerel seçimleri süreci, öncesi ve sonrası geliyor aklıma ve derin düşüncelere (!) dalıyorum.
O küçücük domino taşı, üstelik hafif bir dokunuşla, nasıl oluyor da şiddeti gittikçe artan bir kuvvetle en sondaki kocaman taşı yerle bir ediyor, tuhafıma gidiyor.
Elbette bunun bilimsel bir açıklaması var, elbette bunun fizikte bir tanımlaması var ama ne zaman bu videoyu izlesem, demin de dediğim gibi, aklıma hemen 30 Mart yerel seçimleri süreci, öncesi ve sonrası geliyor.
***
Örneğin, aklıma hemen şunlar geliveriyor.
Hüseyin Güney AKP’nin Alanya Belediye Başkan Adayı olsa bugünkü siyasi tablo nasıl şekillendirdi?
Kuddusi Müftüoğlu aday gösterilse durum değişir miydi?
Hasan Sipahioğlu seçilemeyince Alanya’nın sosyal, ticari ve ekonomik yapısında bundan sonra nasıl bir domino etkisi olacak?
Hüseyin Güney AKP’nin adayı olsa Belediye Meclis Üyesi Kerim Aydoğan bugün MHP’de olur muydu?
İşin içine son anda Cemaat girmese bugün ipi göğüsleyen taraf MHP yerine Sipahioğlu veya Türktaş mı olacaktı?
Alanya’nın siyasi, sosyal ve ekonomik yapısı bundan sonra nasıl şekillenecek?
30 Mart’ın domino etkisi nasıl tezahür edecek?
***
Bunlar hep yanıtı merakla beklenen, fakat bazıları zaman aşımına uğradığı için hiçbir zaman yanıtı verilemeyecek sorular.
Şu da bir gerçek ki…
Vekaleten 1996’da, asaleten 1999’da Alanya Belediyesi yönetimini devralan eski Anavatan Partisi üyesi, günümüzün Adalet ve Kalkınma Partisi mensubu Hasan Sipahioğlu’nun yokluğu Alanya’da hissedilir bir domino taşı etkisi yaratacaktır.
Özellikle 1999’dan günümüze Hasan Sipahioğlu’nun “belediye eşittir siyaset denklemi” üzerinden kurduğu ikili ilişkilerin sekteye uğrayacak olmasının Alanya’ya yansımaları nasıl olacak?
“Alanya’daki yerel seçimleri hiçbir zaman kazanamayan” AKP’nin bundan sonra Alanya’ya bakış açısı neler getirecek?
MHP’nin ve dolayısıyla “bir yıllık” MHP’li Belediye Başkanı Adem Murat Yücel’in Alanya’yı dönüştürme serüveninde hangi unsurlar ön plana çıkacak?
***
Bunlar hep “domino taşı etkisi” olarak adlandırabileceğimiz sürecin sonunda Alanya’yı ve dolayısıyla bizleri bekleyen konular ve sorular.
Ne yapalım, bekleyip göreceğiz.
BASIN NEDEN KORKUYOR?
Sizden iyi olmasın, Veli isminde, çok kıymetli, yeni tanıştığım bir arkadaşım var. Sağ olsun, beni gazetedeki köşe yazımdan dolayı pek bir sever, pek bir beğenirmiş. Yazılarımı da hiç kaçırmadan okurmuş. Dün telefon açtı, hal hatır sorma faslından sonra, “Alanya basını neden bu kadar çok korkuyor? Neden elini korkak alıştırıyor?” dedi.
“Nasıl yani, anlayamadım. Neyi kastediyorsun veya ima ediyorsun?” dedim.
Aynen şunları söyledi…
“Seçim bitti, MHP kazandı. Fakat her gün hem sizin gazeteyi hem de diğerlerini baştan sona okuyorum, şöyle sağlam bir seçim analizi göremiyorum. Sen de dâhil olmak üzere hepiniz biz okuyucuları tatlı sularda yüzdürüp yüzdürüp sahile bırakıyorsunuz.
***
Hani, Cemaat-MHP ilişkisinin temelinde ne yattığı mevzusu… Hani, CHP-Türktaş ilişkisinin analizi…
Hani, AKP-Sipahioğlu-Çavuşoğlu-Güney birlikteliğinin son iki seçimde aldığı mağlubiyetin gerekçeleri…
Yok yok, siz birilerinden epey korkuyorsunuz ve elinizi korkak alıştırıyorsunuz.”
Vallahi de billahi aynen böyle söyledi.
“Hık mık” dedim, “Kem küm” dedim, baktım yemiyor.
Sonunda yakamı şu sözlerle kurtarabildim…
“Veli Bey, seçim daha yeni bitti, sandıkların dumanı üzerinde tütüyor. Hele bir herkes koltuğuna alışsın, hele parti içi hesaplaşmalar yapılıp bitsin, biz assolistiz, sahneye en son biz çıkarız.”
Nasıl? Sizce Veli Bey’i bu sözlerle kandırabildim mi acaba?