Deprem, oluş şekli, gizli gelişi, şiddetinin büyüklüğü oranında büyük yıkımlara, binlerce kişinin, hayvanların ölümüne sebebiyet veren doğal afettir. Teknolojinin, aciz kaldığı, evvelinden zamanını ve şiddetini bilemediği bu afet, hiç umulmadık bir zamanda meydana gelir ve birkaç saniye içinde her tarafı harabeye çeviriverir. Türkiye, Japonya gibi zelzele bölgesidir. Japonya, depremin oluşacağını önlemenin imkansız olduğunu düşünerek, her türlü önlemi almıştır. Şöyle ki, yapacağı hanları, hamamları, yolları, köprüleri, fabrikaları inşa ederken depremin en fazla oluşacağı şiddetini esas alarak, inşa etmektedir. Çünkü, ölümler depremden değil, depreme dayanıklı inşa edilmeyen ev,fabrika, yol, köprü gibi inşaatların yıkımından ileri geldiğini, yaşadıklarından ders alarak, depreme dayanıklı olarak inşa etmektedirler. Onun için hiçbir Japon, depremden etkilenmez hatta korkmaz. Ya biz ne yapıyoruz? Ucuz olsun, çabuk satılsın diye inşaat sahipleri demirinden çalar, çimentosundan çalar, böylece en küçük bir sarsıntı sonucunda bu yaptıkları bina yıkılır ve içindeki masum kişilerin de hayatına mal olur. Bu hususu anlatmak için, her depremden sonra, üniversite hocalarımız televizyonlara çıkar, kanal, kanal dolaşarak, şöyle yapılsaydı, belediyeler iyi kontrol etseydi, hükümet caydırıcı yasalar çıkarsaydı derler ve böylece biz dedikte kimseyi inandıramadık gibi uzun izahatlarla ahkam keserler. Bu hal, her afetten sonra aynen tekerrür eder. Araba çamura saplandıktan sonra yol gösteren çok olur derler ya onun gibi işte. 17 Ağustos 1997'de İzmit, Adapazarı, Yalova, Bolu ve İstanbul illerini kapsayan 7.4 şiddetinde deprem olmuş, bu afette resmi rakamlara göre 17 bin kişi ölmüş, 45 bin ev, apartman gibi binalar yıkılmıştır. Bu afetin hemen ertesi günü, tüm TV kanallarında bu hocalar yine ortaya çıkmış neler, neler söylemişlerdi. O kadar ki, yıkılmayan binaların tahkimi için neler yapılmasının icap ettiğini vurgulayarak, öncülük dahi etmişlerdi. 23 Ekim Pazar günü Van ilinde ve Erciş ilçesinde 7.2 şiddetin de deprem olmuş, 279 vatandaşımız ölmüş (Bu arada 22 öğretmen, 10 öğrenci hakkın rahmetine kavuşmuştur) 1300 kişi de yaralanmış ve 2262 bina yıkılmıştır. Esas sorun belediyelerin, denetim mekanizmasının iyi çalışmamasıdır. Oy kaygısıyla, her isteyenin yeterli olup olmadığına bakılmaksızın, inşaat yapmasına izin verilmesidir. Depremin ardından,her zaman olduğu gibi, Devlet, millet el ele vererek büyük bir kampanya başlatılmış, en kısa süre içinde çadır kent kurulmuş, seyyar 2 hastane emre amade kılınmış, aş evi yemek vermeğe başlamıştır. Ülkenin, batısından, kuzeyinden, doğusundan güneyinden, yardım kampanyaları başlamış ve süratle felaket bölgesine intikal ettirilmiştir. Bu yardımları, yerinde gören BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş duygulanarak şu vecizeyi yumurtlamıştır: "Bu yardımlar da kardeş kokuyor." İnşallah, bu felaket onlara doğru yolu gösterir de teröristlere "gerilla" diyerek sinirlerimizi germezler. 17 Ağustos Körfez yer sarsıntısının ardından kanal kanal dolaşan hocalar bu kez de Van depreminin hemen ardından yine kanal kanal dolaşarak, "Biz zamanında dedikte kimseyi ikna edemedik, 6 evvel yapılan bir apartman neden yıkılıverdi, bunun müsebbiplerinin hemen yakalanıp haklarında cezai takibat yapılması gerekir" diyorlar. Doğu illerindeki köylerinin evlerinin çoğu kerpiçten yapılmış olup küçük bir sarsıntı ile yıkılırlar. Buna rağmen 7.2 şiddetindeki büyük bir sarsıntı ile 279 vatandaşımızın ölmesi büyük şanstır. Çünkü, pazar gününe tesadüf etmesi, havanın güneşli olması ve öğle vaktine denk gelmesi sonucu halkın büyük çoğunluğunun dışarıda olması gibi sebepler sonucu ölümler az olmuştur. Ya gece vakti olsaydı, kim bilir kaç kişi ölebilirdi. Son söz olarak diyorum ki, artık çok laf etmekten ziyade,devletin ve belediyelerin denetimlerini daha dikkatli, daha müessir şekilde ifa etmelerini isteyelim, bunun için her yetkiliyi zorlayalım.
Allah’tan böyle felaketleri bir daha yaşatmamasını niyaz eder ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diler geride kalanlara metanet sabır temenni ederim. Türk Devleti, büyük, güçlü ve bu gibi yaraları en kısa zamanda saracak kudrettedir. Nitekim, Hükümet çiftçinin, esnafın borçlarını erteleme kararını çoktan aldı bile.