Geçtiğimiz hafta, misafirlerimi Dim Mağarası’na götürdüm...
Daha önceden de (hem de defalarca) gezip görmeme karşın; her ziyaretimde, sanki ilk kez görüyormuşçasına etkilendiğim, büyülendiğim bu muhteşem atmosferden, (benim gibi) misafirlerim de çok etkilendi...
Dim Mağarası, kelimenin tam anlamıyla bir doğa harikası...
Oluşumunu hâlâ sürdüren, yaşayan bir mağara...
Eşsiz bir güzellik...
Müthiş bir atmosfer...
Gezilebilir hale gelmesi için yapılan çalışmalar; bu duyarlılıkla, bu bilinçle, düzenlenmiş...
Doğal dokunun bozulmamasına, azami derecede dikkat edilip, özen gösterilmiş...
Düzenleme ve ışıklandırma; tek kelimeyle, mükemmel...
Bu gizemli ortama mistik bir hava veren, canlı müzik bile (kaval) düşünülmüş.
Kavala can veren, soluk veren müzisyen de bu bilinçle üflüyor, kavalına...
Kavalın yürek parçalayan tınısı, doğanın binlerce yılda oluşturduğu mağaraya; dalga dalga hüzün yayıyor, giz yayıyor, huşu yayıyor...
Misafirlerimle birlikte, bu gizemli ve mistik ortamdan kopamadık. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık...
Ruhum huzur buldu, gergin sinirlerim gevşedi.
Daha doğrusu; önce gevşedi, sonra tekrar gerildi...
Çünkü sigara yasağına rağmen, burada sigara içen (biri dişi, diğeri erkek) iki magandayla kavga etmek zorunda kaldım.
Eşimin; “...el alemin pis atıklarına ne diye elini sürüyorsun!” şeklindeki klasik dırdırlarına aldırmadan; merdiven basamaklarından, sarkıt ve dikit diplerinden kâğıt mendiller; göletin üzerinden de sigara izmaritleri topladım...
* * *
Mağarayı işleten Mağtur A.Ş’nin, güzel bir tanıtmalığı (broşür) var.
Mağtur A.Ş, tanıtmalığının kapak sayfasından; insanlara, “GEL, GÖR ve DÜŞÜN!” diye sesleniyor...
Bu çağrıya, ben de katılıyorum...
Bu muhteşem doğa harikasını, herkes görmeli.
Lütfen siz de gidin, görün ve düşünün...
Eşinizle, çocuklarınızla birlikte gidin... Misafirlerinizi götürün... Dostlarınıza salık verin...
Anneler babalar, çocuklarını; öğretmenler, öğrencilerini götürüp, gezdirsin...
Çocuklarınıza “sessizliğin, dayanılmaz güzelliğini”, burada, bu ortamda (uygulamalı olarak) ve de sessizce anlatın... Çevrecilik ve çevre bilincini, burada, bu ortamda aşılayın...
Bu tür yerler; her yöreden, her çevreden, her kültürden; yüzlerce, binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor...
Bu insanların bir bölümü, girişte yapılan yazılı ve sözlü uyarılara karşın; maalesef “ziyaret kurallarına” uymuyor...
“ Yüksek sesle konuşma ve sigara içme yasağına” karşın, yüksek sesle konuşuyor, sigaralarını ziftleniyorlar...
Pis boğazları durmuyor, burada da zıkkımlanmaya devam ediyorlar... Üstelik zıkkımlandıkları şeylerin atıklarını ve ağzını, burnunu, terini sildikleri kâğıt mendilleri ve maskelerini yerlere atıyorlar...
Çocuklarınıza (lütfen) uygulamalı olarak, bunları anlatın...
Bunları yapan hanzoları göstererek; “... Sizler de bu ayılar gibi davranmayın, bu güzellikleri koruyun ve sizden sonraki kuşaklara, bu güzel haliyle teslim edin...” deyin!...
Lütfen, lütfen yapın bunu...