Diktatörlerin ruh haleti (2)

Ülke hep güllük, gülistanlıktır onlar için. Herkes hayatından memnun, kimsenin bir şikayeti yoktur. Tebaaları dünyanın en mesut insanlarıdır, ve bunun da kadrini bilmeleri gerekir. Halklarının nazarında hep bir 'tehdit algılaması”...

Ülke hep güllük, gülistanlıktır onlar için. Herkes hayatından memnun, kimsenin bir şikayeti yoktur. Tebaaları dünyanın en mesut insanlarıdır, ve bunun da kadrini bilmeleri gerekir. Halklarının nazarında hep bir “tehdit algılaması” oluştururlar. Arnavutluk’taki kapitalist saldırıya karşı Enver Hoca tarafından paronayakça yaptırılan binlerce “korugan”ın nedeni budur. İçerisi hainler, dışarısı ise düşmanlarla doludur. Her zaman savaşa, çatışmaya hazırlıklı olunmalıdır. Bu yüzden silahlanmaya olağan üstü paralar harcarlar. Tabii ki, bu silahlar çoğu zaman dış düşmanlardan ziyade kendi halkına karşı kullanılmak üzere alınır.İktidarlarının temeli güç gösterilerine dayanır. Bu yüzden ihtişama ve gösterişe aşırı önem verirler. Bu güç gösterilerini, muhteşem saraylarında, her yere diktirdikleri heykellerinde, abartılı doğum günü partilerinde, her yerde görebileceğiniz resimlerinde, bayramlar vesile edilerek yapılan abartılı askeri törenlerde görebilirsiniz. Bunların tamamı diktatörün ne kadar güçlü olduğunu göstermek için yapılır.Büyük çoğunluğu halkı tarafından sevilmez. Ancak bu tür ülkelerde bunu açıkça söyleme imkanı olmadığından, halkları tarafından çok sevildiklerine inanırlar. Güçleri korku ve zorbalık temeline dayandığı için halktan “mutlak itaat” beklerler. Halk yüce diktatörüne her zaman müteşekkir ve meftundur ve bu durum basın yayın organlarında sürekli dile getirilir. Halk da mecburi bir itaatle boyun eğer. Zorbadan kurtulmak için ortaya çıkan fırsatları değerlendirmeden de geri durmazlar.Bu tür otoriter rejimlerin temel dayanakları hukukun üstünlüğü, yasalar, hak ve özgürlükler değil, bir takım ritüeller, ilkeler, propagandalar ve dogmatik düşüncelerdir. Bu yüzden ülkenin her yerinde bu paradigmayı destekleyen, “kahramanlar”, “özel günler”, “yayınlar”, “oyunlar”, “filmler”, “afişler” ve çeşitli propaganda malzemeleri oldukça yaygındır.Diktatörler kendilerine atfedilen sıfatlarla birlikte yaşarlar. Bu fantastik ve fani bir insanda bulunması çok mümkün olmayan sıfatlar aslında büyük ölçüde diktatöre atfedilen “kutsallık” ve “yarı tanrılık” inancından gelir. Tarihteki ve günümüzdeki diktatörlerin ortak özelliği onlarca hatta yüzlerce sıfata sahip olmalarıdır. Örneğin K. Kore’nin yeni lideri Kim Jong Un’un sıfatlarına baktığımızda “yüce lider”, “dahilerin dahisi”, “büyük askeri deha”, “büyük muzaffer” gibi pek çok sıfatı görebilirsiniz.Diktatörlerin ülkeleri büyük ölçüde kapalı toplumlardır ve diktatörler toplumlarının kapalı kalmasına özellikle gayret gösterirler. Çünkü rejimlerinin ayakta kalmasının en büyük şansı dışarıya kapıları kapamaktır. Halkın dışarıdan aldığı her bir haber, geliştirilen her bir diyalog, şeffaflık ve açık toplum rejimleri için büyük bir tehdittir ve mümkün olduğunca kısıtlanmalı, hatta yok edilmelidir. Tabii ki, günümüz dünyasında toplumları bu kadar dünyadan soyutlamak ve kapalı tutmak çok mümkün değildir. Arap baharının 2011’i beklemesinin en büyük nedeni herhalde içinde bulunduğumuz bilgi ve iletişim çağı olsa gerektir.Diktatörlerin iktidarlarını kendiliklerinden, başkalarına bırakıp daha insancıl ve demokratik bir yönetim isteyeceklerini sanmak saflık olacaktır. Hiçbir diktatör dış ya da iç zorlama olmadan kendiliğinden iktidarını bırakmamıştır. Ezici bir çoğunluğu güç ile geldiklerinden ancak güç ile gidebileceklerdir. Diktatörlerin dünyası feragat etmek ve fedakarlık üzerine kurulu değildir. Bırakmayı “kaçmak” ve takipçilerine karşı “ihanet” olarak görürler.21. yüzyıl, iktidar yerine bireyin öne çıkacağı, hak ve özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün, demokrasinin kök salacağı bir yüzyıl olacak gibi görünmektedir. Bu değerlerin hakim olduğu bir dünyada diktatörlerin iktidarlarını sürdürme ihtimalleri çok fazla yoktur. Bu eğilim en çok da İslam ülkelerini etkileyecek gibi gözükmektedir.- BİTTİ -