Dershaneler kapatılmalıdır (2)

HÜKÜMET, dershaneleri kapatma kararı alınca ortalık bir anda karışıverdi. Amaç eğitim ve öğretimde kaliteyi artırma olmalıyken, iş 'paylaşım” kavgasına dönüşüverdi. Kültür, sanat, sağlık, güvenlik ve eğitim alanlarında...

HÜKÜMET, dershaneleri kapatma kararı alınca ortalık bir anda karışıverdi. Amaç eğitim ve öğretimde kaliteyi artırma olmalıyken, iş “paylaşım” kavgasına dönüşüverdi. Kültür, sanat, sağlık, güvenlik ve eğitim alanlarında devleti küçülten anlayışın topluma yansımalarını tüm gerçekliğiyle yakında göreceğiz. Bu süreç paralı güvenlik, sağlık ve eğitime geçiş sürecidir. İzin verirseniz, 2011 yılında yazdığım dershanelerle ilgili yazımı sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum.
Konuya şöyle başlamışım:
Yazıya Fuzuli’nin sözüyle başlamalıyım: “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.” Yazının amacına ulaşmayacağı kesin, okunmaya da değmez ancak vicdan borcu, bu konuyu yazmalıyım. Evet dershaneler kapatılmalıdır. Hava soğuk, karanlık çökmüş, bir binadan büyük bir kalabalık sokağa dökülmekte. Sabah okulla başlayan maraton akşam dershaneyle son buluyor. Koşuşturmanın hedefi üniversiteye kapağı atabilmek. Eğitim ve öğretim hak getire. 12 Eylül sonucu gelen test düzeni, bilgilendirmekten çok, yazı tura gibi öğrenciyi kumara alıştırmaktadır. Olan aile bütçesine olmaktadır. Oysa faydası olmayan bu dershaneleri kapatmak, çalışanların parasal anlamda soluk almalarına yardımcı olacaktır. Komik olan, paralı okuyan öğrencinin ayrıca paralı dershaneye gitmesidir. Okul dershane çelişkisi, okul-öğrenci- öğretmen-veli ilişkilerini de bozmaktadır. Yaşları 12 ile 18 arasında değişen, kapalı mekânda günün en güzel saatlerini, ömürlerinin en güzel yıllarını 40, belki 60 kişilik sınıflarda ders gören öğrenciler, acaba eğitim ve öğretimden ne kadar yararlanıyorlar? Olmayan eğitim politikalarıyla gençlerimizi eğitebiliyor muyuz? Resim, müzik, beden derslerini faydasız gören anlayış patates bile yetiştiremez. Oysa biyoloji dersinin ilk bilgilerini, vücudu tanımayı, nefes alıp vermeyi beden eğitimi öğretmeni kolayca verebilir. Resim ve renkler, ışık oyunudurlar ve ışık fizik biliminin temel konularındandır. Müzelerde sergilenen resimler, tarih, coğrafya, fizik, sosyal, felsefi ve politik konularda önemli bilgiler içerir. Bu nedenle öğrencileri müzelere götürmek eğitimin bir parçasıdır. Müzikle hastalar iyileştirildiği kadar, müzik dinlendiricidir de. Müzikle aritmetik arasında sıkı ilişkiler vardır. En nihayetinde müzik, oran ve armoni konusudur ve sayılarla da ifade edilebilir. İlk aritmetik bilgilerini çocuklar müzik öğretmenleriyle öğrenebilir. Önemli olan çocuklara bu bilgileri aktarabilecek resim, müzik ve beden öğretmenleri yetiştirebilmektir.
Gençlerin kendilerini tartmalarını ve tanımalarını sağlamak için onlara zaman ve şans vermeliyiz. Bilgilere kendileri ulaşan gençler daha bilgili ve özgüvenli olabilir. Gençlerin zamanını çalmamak, aile bütçelerini sarsmamak için dershaneler kapatılmalıdır. Dershaneleri öğretmelere istihdam kapısı olarak gören politik anlayış, eğitimi daha karmaşık hale getirmektedir. Hedefsizliğin ve politikasızlığın ilk sorumluları, elbette öğretmenler ve her anlayışa kapılmış, düşüncede parçalanmış öğretmen dernek ve sendikalarıdır. Bu sorumlulukta kendini aydın görüp ses çıkarmayanlar ve siyasiler de pay sahibidirler. Bu yazı, vicdan borcu düşüncesiyle yazılmış kişisel görüşleri olan bir yazıdır.”