Demokrasiyi özümsemek

Demokrasiyi özümsemek ya da özümse(ye)memek...
Bütün sorun bu işte!
Şu demokrasi denen sistemi, doğru biçimde bir algılayabilsek; işte o zaman, bütün sular durulacak ve bütün fırtınalar dinecek.
Ama olmuyor işte...
Olmuyor.
Eğitim düzeyimiz yükselmediği sürece de olmayacak.
… …
Oysa köklü bir geçmişe, varsıl bir kültüre, dopdolu bir birikime sahibiz. Topraklarımızdan tarih fışkırıyor, ürün fışkırıyor, güzellik fışkırıyor.
Üzerinde yaşadığımız topraklar pek çok uygarlıklara beşiklik yapmış, onlara yurt olmuş, mekân olmuş, onları büyütüp, beslemiş...
Bu topraklar ki daha nice asırlarca üzerinde yaşayanları doyurabilecek kadar doyurgan ve doğurgan...
Komşularımız susuzluktan kırılırken; gürül gürül akan sularımız, denetim altına almayı beceremeyip boşa akıttığımız nehirlerimiz var.
Ama biz (ne yazık ki) bunları değerlendiremiyoruz.
Çirkinlik ve rezilliğin her türü kol geziyor ortalıkta.
Pek çok şey yanlış gidiyor, yanlış yapılıyor.
Hemen her konudaki kirlilikler giderek artıyor.
Hepimiz koyu bir koşullanmışlığın içerisindeyiz.
Sadece kendi bildiklerimizin, kendi inandıklarımızın, kendi sevdiklerimizin, kendi görüşlerimizin, kendi söylemlerimizin, kendi takıntılarımızın, kendi peşinde olduklarımızın doğru olduğunu sanıyoruz.
Sevgi, saygı kavramlarını bile yozlaştırıp, kendi anlayışlarımıza uyarlayıp, yorumluyoruz.
Sadece ve sadece kendimiz için ve günlük yaşıyoruz.
Uzlaşma adına, eşgüdüm adına, kenetlenip yekvücut olma adına hiçbir şey yapmıyoruz.
Yapamıyoruz...
Yaptırmıyorlar...
Aslında bir anlamda, böyle olması da işimize geliyor.
Çünkü dumura uğrayan genlerimiz de basit işlere uyarlanmış, programlanmış durumda.
Giderek duyarsız, giderek bencil, giderek saygısız, giderek hoşgörüsüz, giderek acımasız, giderek saldırgan ve giderek şiddet yanlısı bir toplum haline geldik ve geliyoruz.
Neden?
Çünkü demokrasinin erdemlerini içimize sindiremiyoruz, demokrasinin nimetlerinden yararlanmasını beceremiyoruz.
İlgililerin bilgisiz, bilgililerin ilgisiz olduğu bir toplum olduk.
Bilenler ve de bilmek durumunda olanlar; bu tür birikimlerini, bilmeyenlerden esirgiyor.
Aileler, çocuklarını, öğretmenler öğrencilerini, bu tür konularda eğit(e)miyor.
“ Eğitim özürlü” bir toplumuz.
Okullarımızda, “Öğretimin ağırlığından” eğitime, gereken ağırlık verilmiyor.
Hatta hiç eğitim verilmiyor.
Çocuklarımız, o nedenle pek çok değerden, pek çok bilinçten (ne yazık ki) yoksun kalıyor, yoksun yetişiyor.
“Demokrasi Bilinci” de, bunlardan biri...
Aslında okullarımıza, “Demokrasiyi” de Türkçe gibi, matematik gibi ders olarak koymak, ders olarak okutulmak zorundayız.
Çocuklarımızı okullarda, yetişkinlerimizi de kitlesel iletişim araçlarıyla, yazılı, sesli ve görüntülü medya kanalıyla “demokrasi” konusunda ısrarla (adeta beyin yıkarcasına) eğitilmek zorundayız.
Demokrasiyi, tüm ülke sathına sindire sindire yaymadan;
* Demokrasinin nimetlerinden yararlanmıyoruz çünkü.
* Başka türlü hoşgörüyü öğrenemiyor ve öğretemiyoruz çünkü.
* Başka türlü birbirimizi dinlemeyi ve anlamayı öğrenemiyoruz çünkü.
* Başka türlü ailelerimize, işyerlerimize huzur gelmiyor çünkü.
* Ve başka türlü kendimizi, sadece kendimiz için yaşayan olmaktan kurtaramıyoruz çünkü…