Rahmetli Demirel’i değerlendirirken o günün koşullarını da dikkate almakta yarar var.
Nasıl, hepimiz hayatta bir sürü yanlış yapabiliyorsak, siyasetçilerin de belli yanlışlara imza atmaları kadar doğal bir şey olamaz.
Kimi siyasetçiler, bir sürü hatalarına ve de yetersizliklerine, hatta ülkenin ve ülke insanının aleyhine olabilecek birçok yanlışa imza atmış olmalarına karşın, uzun yıllar siyaset sahnesinde yer alabiliyorlarsa, bunun suçlusu, siyasetçilerden çok, siyasi yapılanmamız, bu yapılarda yer alan aktörlerin mevcut güce her koşulda biat etmeleri, en çok da, bu tür yapılara körü körüne oy veren halkımızın parti fanatizmi.
İşin çok daha saçma yanı, kimi siyasetçiler, uzun yıllar bir partinin başında kalmalarına, partilerini hiçbir zaman iktidara taşıyamamalarına ve ülkeye en küçük bir katkılarının olmamasına karşın, sürekli iktidarların ayağına çelme takmakla uğraşıp, ülkede kriz çıkmasına neden olacak çatışmaların mimarı oldukları halde,
bir sürü yatırıma imza atmış, ülkeye ciddi katkılarda bulunmuş siyasetçiler kadar, bunların eleştirilmemesi bana çok ilginç geliyor!
Siyasette hatta hayatın her alanında, belli makamlara gelen insanlar iki tür davranış sergilerler.
Kimi, “Ağır ol molla desinler” sözüne uygun bir davranış içinde, hiç gülmez, asık suratla bulunduğu makamın gücüyle otoritesini sağlarken, ikinci kesimse, belli bir özgüvenle, güleryüzlü, sevecen bir biçimde otoritelerini sürdürürler.
Gülmeyen liderler başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü, Alpaslan Türkeş ve Bülent Ecevit’ti.
Gülen, espri yapan liderlerse Erdal İnönü, Turgut Özal ve Süleyman Demirel’di.
Gülmeyen liderlerin genelde asker kökenli olduklarını da dikkate almakta yarar var!
Rahmetli çok renkli bir siyaset ve devlet adamıydı.
Demirel konusu bu köşelere ve de kitaplara sığmaz.
Sağlığında kendisi hakkında çok kitap yazıldı, bundan sonra da yazılmaya devam edilecektir.
Biz de naçizane, bu köşeden, birkaç gün kendisinden söz etmeye çalışıyoruz.
Ölenin arkasından kötü şey söylemenin pek doğru olmadığı söylenir.
Bu söze belli ölçüde de olsa, özellikle de bir şahsın vefat ettiği ilk günlerde ağır eleştirilerde bulunulmasının pek doğru olmadığına ben de katılıyorum.
Siyaset sahnesi gibi çok zor ve tehlikeli, kutuplaşmaların tavan yaptığı bir alanda, uzun yıllar aktif siyasetin içinde bulunup, ülkenin kaderiyle oynamış bir isme dönük, bir sürü övgü de yergi de sıralanabilir.
Bu tür kişilere dönük bir değerlendirme yapanların, kim oldukları ve nereden baktıkları çok önemlidir!