HAFTALAR
evvel kızım Ayşe, akşam işten eve gelince üzgün olarak “Anne Hayri Doğan’ı yitirdik” dedi. Şok oldum. Bu hiç beklemediğim bir haberdi. Donup kaldım ve çok üzüldüm. Şunu düşündüm; ‘Gökten parlak bir yıldız kaydı.’ Hayri Doğan, Alanya ve Antalya’nın kırsalında pek çok zorlu projenin onaylanmasına vesile oldu. Olmazı oldurdu. Yapılmazı yaptırdı. Çünkü büyük bir idaresi vardı ve sözü geçerli idi. Bugüne kadar seçilen her milletvekilimiz büyük hizmetler verdi. Ama ilk seçilen milletvekillerimiz turizme kapı açtı. Yollar yapıldı. Mesafeler kısaldı.
Halkla el ele koştu, kapılarını açtı. Sayın Ahmet Tokuş ağabeyim de çok şeyler yaptı. Daha moteller yokken pansiyonlar, evler turistle doldu, taştı. Çoğu yerli, belediyeler çok misafirperver davranırdı. Halk zaten misafire değer verip saygı gösterirdi. Yemez yedirir, içmez içirirlerdi. Bir de elinize paket verirlerdi. Alanyalı öyledir. Onun için Alanya sevildi. Turistlerin tercihi ve yerleşim yeri seçildi. Hala içimde o zamanki burcu burcu portakal ve limon çiçeği, yasemin kokan Alanya var. Her yer yemyeşil, evler, konaklar kocaman bahçeler içinde. Çiçekler, sarmaşıklar içinde idi. Şimdi akaryakıt ve toz soluyoruz. Gürültü cabası, yazım yolunu saptı. Alanya deyince eski Alanya’yı yazmadan edemiyor kalemim, o günleri çok arıyorum. Geçmiş yıllardan bugüne kadar ne çok Alanya’ya hizmeti olmuş saygın insanımızı yitirdik. Ve hakları ödenmez, ben şahidim, o güzel insanların yürekten çalışmalarına, iyilik severliklerine, menfaat düşünmeden, isimleri kalbimde yazılı asla millet perverliği ve yapılan hizmetleri unutmam. Çünkü adları yazmakla bitmez. Hepsinin ruhu şad olsun. Ve dün eski gazeteleri getirmiş kızım dükkânından. İçinde Yeni Alanya vardı. Bir bakayım dedim. Bir başsağlığı ve Hayri Doğan’ın çok canlı, büyük resmi vardı. Çocuklar görüp, üzülmeyeyim diye getirmemişler. Bana üzülmek yasak, onun için birçok arkadaşımın ölümünden hep uzun müddet sonra yazı yazarım. Yeni evime taşındığımda Ahmet Güvercin Oba Belediye Başkanı idi. Bir resmi ziyafette Hayri Doğan ve Ahmet Güvercin yemekten sonra kahve içiyorlardı. Güvercin’i görünce yanlarına gittim. Buyur ettiler. "Bir ricam var" dedim. "Abla buyur, emret" dediler. O zaman yolumuz parke olmamıştı, çok toz idi. Ve apartman girişi selden çukurlaşmıştı. Ayaklarımız ıslanmadan giremiyorduk binaya. Beni de oturttular, ısrarla meşrubat içirdiler. ‘Sen bizim ablamızsın, ne işin olursa gel söyle’ dediler. İki gün sonra sabah indim, oralar hep parke yapılmış. Ne su, ne çamur kalmıştı. Tarih 1993, aradan kaç yıl geçti. Ama iyilikler güneş gibidir. Asla solmaz anlayan için. Sayın Hayri Doğan’ın ailesine, akrabalarına, dostlarına başsağlığı dilerim. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.