Davutoğlu sonrası AK Parti

DAVUTOĞLU sonrası AK Parti'nin çok daha tutarlı bir çizgiye taşınmasını umuyoruz. Yeni Başbakan'ın da, en azından, laik demokrat kesimi rahatsız etmeyecek bir dil kullanmasını bekliyoruz. Din adamı edasıyla, dini söylemlere ağırlık...

DAVUTOĞLU

sonrası AK Parti’nin çok daha tutarlı bir çizgiye taşınmasını umuyoruz.
Yeni Başbakan’ın da, en azından, laik demokrat kesimi rahatsız etmeyecek bir dil kullanmasını bekliyoruz.
Din adamı edasıyla, dini söylemlere ağırlık veren siyasetçilerin din istismarından bıktık.
Artık herkes, kendi inancını, gösterişe kalkmadan, kendi yaşasın.
Davutoğlu sonrasında umarız Cumhurbaşkanımız, inanca bağlı duygusal, hayalci ve de tehlikeli dış politika yerine, ülkenin ve ülke insanının çıkarına olacak, pragmatik ve de gerçekçi politikaları benimseyerek, entelektüel, dünyayı çok iyi tanıyan Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun görüşlerine çok daha değer verecek bir Başbakanla, dış politikada yeni bir yol haritası ile yola çıkma akılcılığını gösterir.
Son zamanlardaki yazılarımda, Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra, ego patlaması yaşadığından sürekli söz etmiştim.
Aynı kaygıyı taşımaya devam ediyorum.
Erdoğan, Türkiye’yi yönetmeyi bırakmış, neredeyse dünyayı yönetmeye çalışıyor.
ABD’ye, Rusya’ya, AB’ye rest çekmesi bir yana BM’yi de eleştirmeye kalkıp, her platformda mevcut dünya düzenine veryansın ediyor.
Aslında "Bağımsız Türkiye" sloganını bayrak edinenler, Cumhurbaşkanının bu meydan okuyuşu ve çıkışları karşısında bayram ediyor olabilirler ama bu meydan okuyuşun içi dolu değilse ve de tüm dünyayı karşımıza alıp, dünyada yalnızlaşıyor ve dünyayı yöneten güçler ve küresel aktörler bundan rahatsız olup, bizim üzerimizde bir sürü oyun oynamaya başladıysa ve bunu da, çok daha tehlikeli boyutlara taşırlarsa işte o zaman, anya ile Konya’yı görürüz!
Soyut hamasi sloganlara dayalı meydan okumaların ne kadar boş olduğunu, hayatın gerçeklerinin ise, karşılıklı çıkara dayalı güçlü birlikteliklerden geçtiğini çok daha iyi anlarız.
Bir şeyi daha anlarız.
Dünyada bağımsız ne bir ülke ne de bir birey vardır.
Herkes bir biçimde birbirlerine bağımlıdır.
Enerjisi ve de yeraltı zenginliği olmayan bizim gibi ülkelerin bağımsızlığı ise söz konusu bile olamaz.
Aslında en büyük ve en tehlikeli bağımlılığımız, din temelli duygusallıkla, dost ve düşman belirlemeye kalkmamız!